3.9

2.2K 192 51
                                    

Selamlar, yorum yapmayı unutmayınn ♥️

Cengiz Asoğlu

Sen aptalın tekisin.

Kafamı arkamda kalan duvara yasladım, kaç saattir buradaydım, bilmiyordum. Buraya nasıl geldim, o bile silikti. Arabayı nasıl sürdüm, nasıl park ettim, apartmanın içine nasıl girdim, kapıyı nasıl açtım?

Tek bildiğim, eve adım atar atmaz çöktüğüm duvar dibinde, ne düşüneceğimi bilmediğimdi. Tüm sessizliğin içinde tek bir ses vardı, tek bir cümle devamlı tekrar edip duruyordu.

Sen aptalın tekisin.

Gözlerim kapanırken, ısırdığım dudağımdan gelen kan tadıyla yüzümü buruştururarak, dişlerimi birbirine bastırdım. Evet, ben gerçekten de aptalın tekiydim.

Kaybedene kadar elindekinin kıymetini bilmeyen, hatta belki kaybedene kadar ellerinin birine nasıl sıkıca tutunduğunu fark edemeyen gerizekalının biriydim.

Kaderin ipleri boynuma dolanmasın diye sıkıca tuttuğumu sanarken, adım adım kendi ellerimle kendimi boğduğumu fark edemeyen ahmağın tekiydim.

Görmek istemeyen, gördüğünü kabullenmek istemeyen, kabullenmekten korktuğu her şeyden kaçan; ben kaderin korkuyla yönettiği kukladan başka bir şey değildim, olamamıştım. Fırsatım varken kaçmıştım, iplerim kendi elimde sanacak kadar da cüretkardım.

Kalbin ipi olur muydu, sağa çekince geliyor, sola çekince geri gidiyor muydu?

Ne geliyor, ne de gidiyordu.

Derin bir nefes verdim, gözlerim karanlıkta gezindi. Bir şeyleri görmek ister gibi arıyordum ama ne görmek istiyordum, bilmiyordum. Bomboş holde, aradığım hiçbir şey olmaması lazımdı, bulduğum ise Ahu'nun bana kırgınlıkla bakan ela gözleriydi.

Kalbimin ortasında bir sızıdır tutmuştu, ne olacaktı bu böyle? İçten içe öldürürdü insanı bu ağrı, hep öyle ağrıyacak, Ahu'nun hayal kırıklığı ile düşen omuzlarının tüm yükü devamlı yumruğum kadar organın üstünde mi olacaktı?

Kaçmasaydın şimdi ne onun omuzları düşerdi ne de sen burada böylece oturur olurdun.

İnsanın zihni de kendine düşman olmamalıydı, zaten yeterince düşmanım vardı. İnsanın kendi kaderi bile kendisine düşman olur muydu, mevzu bahis bensem oluyordu ve bir düşmana daha yer bırakmadan, acımasızca beni defalarca alt ediyordu.

Benim yenilmem için hiçbir şeye ihtiyacım yoktu, dirensem de ölüyordum, teslim olsam da.

Annemin beni terk edişine teslim olmuştum, çocuk yanımı bir sonbahar sabahında bırakmıştım. Ela gözlü bir kıza doğru kalbimin kontrol edilemez bir hızla çarptığını hissetmiştim, bu sefer direnmiştim ve yine sonunda, bu sefer kışın ortasında bir kadını seven yanımı bırakmıştım.

Bana hiçbir şey çare değildi, atan bu organla hayatımın bir derdi vardı da, durdurmaya da yüreği el vermiyor gibi bana her şeyi zehir ediyordu.

Dudaklarıma değen dudaklar, kalbimi heyecanla çarptırabilirdi mesela. Herkesin yaşadığı gibi olabilirdi her şey. Ama olur muydu hiç öyle, ben acı çekmezsem, Cengiz mahvolmazsa bu hayatın ne anlamı vardı?

Ben arkadaşımın sevdiği kızın öpücüğüne karşılık verebilecek biri değildim. Geri çekilmek zorundaydım, geri çekilsem ölecekmiş gibi hissetsem de yapmak zorundaydım çünkü bana her şey zehir olmalıydı.

Dizime yasladığım koluma kafamı yasladım, kaşlarıma doğru bastırdım. O gün Furkan Ahu dediğinde onu kenara çekseydin, hiçbir şey böyle olmayacaktı. Geri çekilmek zorunda kalmayacaktın, kimseye hiçbir şeyin açıklamasını yapma borcun olmayacaktı, kimsenin bir şey demeye de hakkı olmayacaktı.

Ahu ile CengizOù les histoires vivent. Découvrez maintenant