3.1

2.4K 165 61
                                    

Ahu Özata

Kardeş.

Dünden beri düşünüyordum da bir noktada bu kelime insanı sorgulamaya itiyordu. Mesela kardeş dediğin şahsın Habil olma ihtimali varken Kabil'im ben diyeni de çıkabiliyordu.

Cenk Kabil olanlardandı.

"Ya sabır," dedim az önce kuruttuğum saçlarıma şekil verirken, evde tektim ve açık konuşmak gerekirse geriliyordum. Cengiz- Timuçin ikilisinin burada benimle beraber zaman geçirmesinin güvenilirliğine alışmıştım, şimdi iki saat yalnız kaldım diye kulaklarım en ufak seslere bile duyarlaşmıştı.

"Senin de bugün saçma görüneceğin tuttu," diyerek evin içinde ses olsun diye kendi kendime konuşuyordum, işin kötüsü biri söylediğime cevap verse aklımı oynatacağımdı.

Saçlarımın yeterince kabardığına emin olduğumda aynadaki görüntüme bakarak makyajımı süzmüştüm. Her zamanki bana benziyordu, sadece saçlarım öncekilere oranla daha kabarıktı.

Zafer ve kardeşini bulacağımız mekanın fotoğraflarına Cenk'in telefonundan baktığım için biraz gotik bir yer olduğunu söyleyebilirdim. Onlar gibi gözükmediğim ayan beyan ortadaydı ama siyahlara büründüğümden göze batmam diye umuyordum.

Zaten aklım ne giydiğimde ya da nasıl göründüğümde değildi, kardeşimin galerisinde gördüğüm fotoğraflardaydı. Başta İlay denen kıza ayar olmuştum ama Cenk'in bu kızdan önceki hayatı da filmi çekilecek türdendi.

Kırmızı noktalı olarak.

Kendi kendime Cenk'i kınamaya devam ederken nasıl odaklandıysam kapının çalmasıyla yerimden sıçramıştım. Elimi kalbimin üstüne koyup "Aklım gitti," diye söylenirken beklemeden Cenk'in odasından çıktım ve kapıyı açtım.

Doğru mu görüyorum diye bir Cengiz'e bir de yanındaki kişiye baktığımda istemsizce kaşlarım yukarı kalkmıştı. "Hoş geldiniz?" dediğimde Cengiz kendini tutamadan güldü ve "Timuçin Allah aşkına git şu yüzünü gözünü sil," dedi.

"Ahu sen yapma bari," diyen eküriyle beraber kapıyı kapattım ve onlardan bir iki adım uzaklaşarak Timuçin'i andıran çocuğu baştan aşağıya süzdüm. Normalden daha dar olan siyah renkli yırtık bir pantolon giymişti, kemer yerinden bacağına doğru zincirler sarkıyordu, postallarının bağcıklarını gelişi güzel bağlamıştı, ellerindeki siyah eldivenleri ve en önemlisi de gözlerindeki sürmesiyle insana bu kim dedirtiyordu.

İşin kötüsü gözüme çirkin gelmemişti.

"Bunu söylemem tuhaf kaçacak ama yakışmış," dedim kendi söylediğime bile şaşırarak. "Yok artık Ahu, buna yakışmış diyebilmen için kör olman lazım," diyen Cengiz konuştuğunda Timuçin hiç oralı olmamıştı. Hatta az önce onunla dalga geçilmemiş gibi göğsünü şişirmiş, koridordaki boy aynasının karşısına geçerek deri ceketinin yakalarını yukarı kaldırmıştı. "Ee gülüm, ne dedim ben sana? Moda ikonu olmak böyle bir şey işte, ne giysem üstüme cuk oturuyor."

Cengiz yanımda durup Timuçin'in aynaya yansıyan görüntüsüne tekrar baktı ve "Ayıp olmasın diye gerçek düşüncelerini gizlemene gerek yok Ahu," dedi. İşin kötüsü bunlar benim gerçek düşüncelerimdi, sanırım Cenk'in tarzına alışan gözlerim Timuçin'in bu halini yadırgamıyordu.

"Cenk'in ablasıyım, unuttun mu?" diyerek hala Timuçin'i süzüyordum, benden daha iyi iş çıkarmış olması takdire şayandı. "Seni hiç abartılı kıyafetler içinde görmediğim için garip geldi böyle düşünmen."

"Bana da biraz garip geldi," dedim yüzümü ekşitmeme engel olamamıştım, insanın doğduğu ev gerçekten de kaderiydi galiba.

"Cengiz beni bir çeksene gülüm," diyen Timuçin telefonunu arkadaşına uzattı ve erkeklerin garip pozlarından birini vermeden önce de "Eslem'e yollayayım da gözü gönlü açılsın," dedi.

Ahu ile CengizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin