1.3

2.4K 179 71
                                    

Cengiz Asoğlu

"Bizim acilen yeni bir daire bulmamız lazım."

Apartmanın kapısını soğuk girmesin diye aceleyle kapatarak, önden giden Batuhan'a yetiştim. "Neden acilen? Timuçin horluyor diye mi?" Söylediğime güldü ve ellerini ceplerine soktu.

Batu ve Furkan vize tatilinden döner dönmez, küçük bir anlaşmazlık sonucu evlerinden atılmıştı. O günden beri Batu bizim misafirimizdi ve Furkan da Esin ile arayı düzeltebilir mi sorusuna milyonuncu kere cevap bulmak üzere onun yanına gitmişti.

"Of Cengiz ya, bir daha eşyalı daireyi nereden bulacağız? Tencere tavası bile vardı," diye şikayet ettiğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Hakkı vardı, aramızda en iyi daireyi bulan onlardı. Çatal bıçağına kadar dayalı döşeliydi ama her güzelin bir kusuru vardı.

O dairenin kusuru da cadıları bile utandıracak derecedeki ev sahibesiydi.

"Bakınacağız işte, acele etmene de gerek yok. İçine sinen bir yer mutlaka bulunur, koskoca şehir sonuçta." Batu alayla göz devirerek "Ya, koskocaman. Öyle kocaman ki her yer maksimum yarım saat uzaklıkta yürüyerek." dediğinde bu sefer gülen bendim.

"Olmadı bizim kilere yerleşirsin, hem valizin de orada geldiğinden beri. Yabancılık çekmezsin," Hoşuna gitmemiş gibi yüzünü buruşturdu ve manasız bir heyecanla bana döndü. "Oğlum bu Timuçin harbiden zengin ha, sizin salondaki koltuk ne öyle? Benim yatağımın yanında kuş tüyünden kalıyor."

"Adamın arabası var, hala koltuk diyorsun." Timuçin fazla masraf olmasın diye eski mobilyalarını bizim öğrenci evine getirmişti ama Batuhan'ın da dediği gibi çoğu yataktan rahatlardı. "İlçe belediye başkanları bu kadar kazanıyor mu ya?" diye sorduğunda kafa salladım.

"İlçe milçe, sonuçta belediye başkanının oğlu." Yine de hakkını yememek lazımdı, Timuçin'in babasından ekstrem paralar aldığını hiç görmemiştim. Arabası vardı ama o ay öğrenci kredisinden arttırabilirse yakıt alıyordu, çoğu zaman da araba kuzu kuzu kapının önünde bekliyordu.

Tabi arada bir de benim işime yarıyordu.

"Bir senin ev arkadaşına bak bir de benimkine," Furkan'ı kast ederek iç çektiğinde güldüm. "Dönerken Timuçin'e de poğaça falan alalım, anca uyanır zaten." Batuhan kafasını olumlu anlamda salladı.

"Hah geldik," diyerek bir kafeye doğru beni çektiğinde kaşlarımı kaldırdım. "Niye özellikle bu kafe? Biraz daha yürüyelim ileridekilerden birinde içeriz kahvemizi." Batuhan anında kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hayır hayır, burada oturalım."

Kolumu çekmeye devam ettiğinde ani bir hareketle kendimi kurtarıp "Tamam kardeşim, sakin ol." diyerek masalardan birine yöneldim. Batuhan önce bir etrafı süzdü, daha sonra kafedeki herkesin duyabileceği bir sesle "Aa Buse?" diye bağırarak cam kenarına doğru yöneldi.

Batuhan'dan utanmamak için sabırlar çekerek, ben de o tarafa doğru yöneldim. "Ne tesadüf, bugün dersin yok muydu senin?" Buse hafifçe gülümseyerek "Vardı da çıkışta bir kahve içeyim demiştim, sizin?" diye sordu.

"Evde otur otur daral geldi, dedik bir kahve içelim." Ben de o sırada bana kafa selamı veren Buse'ye kafa sallayarak, hafifçe gülümsedim. "E yalnız mısın?" Kızın onaylaması ile Batuhan hevesle "E bizim de özel bir meselemiz yok, beraber oturalım bari." diyerek masaya kuruldu.

"Batucuğum, belki beklediği biri falan vardır ya da yalnız olmak istiyordur?" diye sinirle söylendiğimde Buse hemen atıldı. "Hayır hayır, lütfen oturun."

Kabalık etmemek için Buse'nin karşısına, Batu'nun da yanına oturdum.

Bir süre ortamda sessizlik olduğunda Buse'nin gözlerinin devamlı üstümde olduğunu hissetmiştim. Batu'nun taşıdığı habere bakılırsa benden hoşlanıyor olmalıydı ve bu tesadüf hiç hoş olmamıştı.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now