6.1

1.5K 165 21
                                    

Cengiz Asoğlu

Tükenmiştim.

Sabahtan beri her köşeyi dönen, Cengiz diyerek benden bir şeyler istiyordu. Evlenen ben miydim abim mi anlayamıyordum, sanki ben damatmışım gibi her sorunda ilk merci oluvermiştim. Kaybolan dahili bellek bile benden sorulmuş, ilk dans şarkısı neydi sorusunun muhatabı ilan edilmiştim.

E mesele bir evet demekse bunun üstüne deseydik keşke, bu kadar çileyi de boşuna çekmemiş olurdum.

Kimse bana ses etmesin diye köşeden köşeden yürüyordum, Timuçin az önce aramış ve varmak üzere olduklarını söylemişti. Karşılamak için kapıya ulaşmaya çalışıyordum ama tüm dileğim kör kuyularda ışıksız kalmaktı. En azından orada bana seslenmezlerdi, adımdan bile ikrah etmiştim.

Bahçeli salonun tümünü geçtikten sonra büyük kapıya vardım, Timuçin'in arabası biraz ileride durmuş, ön kapısı açılmış ve Eslem inmişti. Gözüm hemen arka kapıya döndü, her şey normaldi.

Ta ki Ahu lila elbisesi ile bana yürüyene kadar.

Arabaya doğru ilerleyen adımlarım durdu, artık Ahu bana yaklaşıyordu. Gözlerimi çevirip diğer misafirlere en azından bir kafa selamı vermem gerekirdi ama hiçbir düşüncemi eyleme dökemiyordum.

Gözlerim sadece onda kalmak istiyordu, gördüğü en güzel şeyden ayrılmaları için onları zorlasam da nafileydi.

"Cengiz," diye seslendi Eslem'den ayrılıp tam karşımda dururken. O an, bıktığım ismimi tekrarlasın istedim. Tüm dünya sussa, sadece Ahu ışıl ışıl gülümserken adımı söylese ve ben başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadan yaşayıp gitsem.

Kör bir kuyunun dibinde olsam da olurdu ama tercihim, onu kollarıma aldığım bu kapı önünde kalmaktı.

"Sevgilini gördün, düğün sahibi olduğunu hatırlamak falan hak getire," Ahu benden ayrıldığı anda Timuçin bu dünyadaki en büyük düşmanım olmuştu bile. "Bir hoş geldin falan yok mu, bu kız yoldan geldi yoldan." Eslem'i göstererek konuşuyordu ama onlarda tutmak istediğim gözlerim devamlı yanıma geçmiş kıza kayıyordu.

"Hoş geldiniz," dedim zar zor, Timuçin ne ara arabayı park edip gelmişti fark dahi etmemiştim. Arkadan gelen dörtlü "Kambersiz düğün olmaz," diye bağıran Batuhan'ın sesiyle dikkatimi çekmişti, Timuçin de göz devirdi. "Kambere bak kambere, sen kamber görmemişsin kardeşim."

"Toyunuz kutlu olsun," dedi Hankişi takım elbisesinin ilikli düğmesini açarak. Erkekler standart beyaz gömlek kombinindeydi, benden tek farkları kravatsız olmalarıydı. "Sağ olasınız, buyurun geçelim içeri."

Onlara içeriyi işaret edip bir adım geri çekildim, kendi aralarında gülüşerek yürüdüler. Ahu da arkalarına takılacak gibi adım atmıştı ama elimin içindeki elini kullanıp onu yanımda tuttum. Kaşlarını kaldırmış, ne oluyor der gibi gözlerini de bana dikmişti.

İsmini bilmiş de koymuş olmalıydı ailesi. Aksi takdirde ahu gözlü olmak diye bir deyim olmasa bile onu gördüğümde ahu gözlü diyeceğim gerçeği büyük bir tesadüften ibaret kalırdı.

"Çok güzelsin," dedim kulağına hafifçe eğilip. Ne cümleleri süslemiştim ne de kokusunu solumaktan başka bir şey yapmıştım. Ahu yanımdaki konumu değiştirip tam karşıma geçti. "Beğendin mi gerçekten?" demişti tatlı tatlı.

Seni beğenmeyen ölsün demek isteyen tarafımı medeni yanım bastırdı, ben de gülümsedim. "Çok beğendim," Elimi beline atacağım sırada bir adım geriye atarak kaçtı. "Misafirler gelip gidiyor ya Cengiz," dedi zorla gülümsüyor ifadesiyle.

Ahu ile CengizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin