1.0

2.7K 196 36
                                    

Cengiz ASOĞLU

Eskişehir'de sıradan bir gündü.

Hava yine kutupları aratmıyordu, ellerimin dışarıda durduğu birkaç saniye bile kızarmalarına ve parmaklarımı hissetmememe yetmişti.

Adımlarımı istemsizce hızlandırarak ana caddeye çıktım, her zaman kullandığım yolda neredeyse koşarcasına ilerlerken gözüm ilerideki çocuğa takıldı.

Kaşlarım istemsizce yukarı kalkarken, çocuğa biraz daha yaklaştım ve gördüğüm suratla "Talha?" diye seslendim. Anında kafasını kaldırıp, tüm suratını kaplayan gülümsemesiyle "Cengiz abi?" demişti.

"Cuma değil mi bugün, neden okulda değilsin sen?" Önüne kadar geldiğimde oturduğu yerden kalktı ve "Bugün tadilat varmış, tatil yani." dedi. Ellerim istemsizce montunun fermuarına gitmişti, boğazını kapatacak şekilde yukarı çektim. "Evde dinlenseydin ya biraz oğlum? Zaten yarın gelecektin?"

Tekrar omuz silkti ve hafifçe kafasını eğerek derin bir nefes verdi. Küçük bir çocuğun havaya karışan nefesinde bu hayatın acımasızlığına tekrar şahit olmak, sabah sabah içinde bulunduğumuz simülasyona sinir kat sayımı arttırmıştı. "Acelem var, bugünlük ekmek arası bir şeyler ısmarlayayım sana?" Omzuna dokunduğumda kafasını tekrar kaldırdı. "Seninle yemeyeceksek olmaz."

"Birine sözüm var," İkna olmamış bakışlarına güldüm. "Hadi oğlum, uğraştırma beni. Haftasonu gelirim zaten, gel sana bir şeyler alalım." Birkaç saniye mırın kırın edecek gibi olsa da kafasını salladı ve benimle birlikte iki dükkan ötedeki lokantaya yürümeye başladı.

"Sizinkiler nasıl, annen çalışmaya başlayabildi mi?" Lokantadan içeri girer girmez, sorduğum sorunun cevabını duymadan siparişleri verip, tekrar Talha'ya döndüm. "Başladı ama ben ona destek olmak için devam edeceğim."

Kafamı olumlu anlamda salladım, hızlıca hazırlanan köfte ekmeği bana uzattıklarında cebimdeki kartı adama uzatarak "Temassız var," dedim. Güzel kokular yayılan poşeti de çoktan Talha'ya uzatmıştım.

Ödemeyi de halledip dışarı çıktığımızda "Kendine dikkat et, soğutmadan da ye." demekten kendimi alamamıştım.

"Sen de dikkat et," dedikten sonra bana el sallayarak arkasını döndü ve yerine doğru koşmaya başladı. Koşma diye bağırmamak için arkamı dönmek zorunda kalmıştım.

Yine de birkaç adım sonra arkamı dönerek, poşeti açan Talha'ya baktım. İstemsizce gülümsemiştim, onunla geçen sene ilk karşılamamızda bana hiç pas vermemişti. Zorla gülümserdi, adını bile günler sonra öğrenebilmiştim.

Şimdi ise en büyük dert ortaklarımdandı.

Yaşına göre çok iyi bir dinleyiciydi. Anlamasa bile dinliyordu, söyleyecek bir şeyi olmuyordu çoğu zaman ama sessizce, büyük bir dikkatle seni izliyordu. Bazen de o anlatıyordu, küçük bedenine sığdırdığı sorumlulukları dinlerken çoğu zaman kendimden utandığım anlar oluyordu.

Hızlı adımlarım marketi görmemle yavaşladı, ben de aceleyle içeri girerek kasanın hemen karşısında duran taze mamüller bölümüne yöneldim. "Dört tane sandviç alabilir miyim?" Buranın sandviçi her zaman taze ve güzel oluyordu. Ayrıca içine koydukları peyniri de baya beğeniyordum.

Kadının bana uzattığı poşeti alarak, iki tane de vişneli meyve suyu kapıp kasaya yöneldim. Bir ücret ödeme faslını daha bitirdiğimde gözüm saate takılmıştı.

Bravo, yine geç kalmayı başarmıştım.

Elimdeki poşetlerle geldiğim yolun bir kısmını geri dönerek kırtasiyelerin olduğu yerden ara sokağa saptım. Gözlerim apartmanların adlarını tararken aradığımı bulmanın memnuniyeti ile, şampanya rengine boyanmış binanın kapısına yöneldim. Üçüncü zile hızlıca basmıştım, şükür ki zil ezberimdeydi.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now