6.2

1.7K 174 35
                                    

Ahu Özata

Bugün baya büyük bir gündü.

Cengiz ve benim için değildi belki ama Timuçin'in en büyük günü, bize de otomatik olarak büyük gün olarak yansıyordu. "Gülüm bu gömlek beni açmadı sanki, daha gelmediler. Bir koşu eve gidip değiştireyim."

Eslem, İzmir'deki düğünden sonra beşi bir yerde değerindeki takısını Timuçin'in boynuna dolamış, ailesiyle tanıştırmak için nihayet gün vermişti. Tabii Cengizsiz olmaz diyerek onu, Cengiz de sensiz olmaz Ahu diyerek beni peşinden sürüklemişti.

Peşinden sürüklenmek deyince biraz gönülsüz gibi geliyordu kulağa ama asla. Halimden o kadar memnundum ki dudaklarım asla kapanmıyor, sürekli sırıtıp duruyordum. Timuçin'in bu halleri beni çok güldürüyordu. Özellikle Cengiz'in de çaktırmadan strese girişini izlemek paha biçilemezdi.

"Oldu yavrum oldu, seni bu halinle beğenmeyecek adam daha anasının karnından doğmadı." Cengiz sabahtan beri böyleydi, Timuçin'i öyle çok övüyordu ki bana bile bu kadar güzel iltifatlar etmemesini neredeyse kıskanmaya başlayacaktım. "Yenge sence? Siyah gömlek adamın yaşından dolayı bir ayağınız çukurda mesajı veriyor olabilir mi?"

Bilmediğim bir konudan bana soru yönelttiği için "Babası kaç yaşındaki?" diye sorguladım. Tabii adamın profesör olduğu gerçeğini göz ardı etmiştim. "Yetmiş beş işte, bir ayağı çukurda. Adam gitti gidecek diye dilimde tüy bitti, ölmeden tanışıyoruz çok şükür."

Cengiz Timuçin'in ensesine bir tane vurdu, sonra da elini arkadaşının omzuna götürüp sertçe sıktı. "Kardeşim bence sen adamın yanında çok konuşma, efendi efendi sorularına cevap ver ve kalk. Yoksa başımıza iş alacağız belli oldu."

"Bence de Timuçin," dedim. "Gerekmediği sürece hiç konuşma, ayrıca ayaklı cenaze gibi de durmuyorsun." Karşımda oturduğu için ayaklandım ve başında dikilerek boğazına kadar kapattığı gömleğinin ilk iki düğmesini açtım. "Bence böyle daha yakışıklı oldun, diğer türlü şov yapıyor gibiydin."

Timuçin açtığım gömleğin yakasına baktı, önce telaşlı bir şekilde bana sonra da Cengiz'e dönmüştü. "Kardeşim ben dokun demedim Ahu'ya," deyip Cengiz'e açıklama yaptığında bu sefer birbirimize bakan sevgilimle ben olmuştuk.

Cengiz gözlerini tavana doğru çevirdi, "Hasbinallah velimelvekil, ya sabır, ya selamet-"

"Amin kardeşim amin, benim psikolojim bozuk. Kusuruma bakmayın," dedi Timuçin, gerçekten de söylediği gibi aklını kaybetmişti. Özellikle kız erkek arkadaşlığı konusunda delirmiş gibi davranıyordu. "Özür dilerim, bir daha temas etmem. Sen rahatla tamam mı?"

Elimden geldiğince bu hallerini normal karşılaşamaya çalışıyordum, arada bir mimik kontrolünü kaybediyordum ama Timuçin gerçekten iyi değildi. Aşırı derecede heyecanlanmıştı ve masanın üstündeki iki su dolu pet şişeyi de içerek çoktan bitirmişti. Umarım aklıma gelenler başımıza gelmez diye düşünüyordum, çünkü üroloji dalında tezler yazmış adamın damadı masada çişini tutamazsa büyük olay çıkardı.

"Allahım sen koru."

"Neyi korusun yenge?" dedi Timuçin telaşla, bense tam o esnada bizim masaya doğru gelen aile üyelerini görmüştüm. "Timuçin kalk, geldiler."

"Kim geldi?" Konuşur konuşmaz jetonu düştü ve "Geldiler mi?" diye düzeltti. Hemen ayağa kalkmış, oturduğumuz kafenin yuvarlak masasında bir adım öne doğru çıkmıştı.

"Hoş geldiniz," dedi ellerini önünde birleştirmiş bir vaziyette, bense gördüğüm görüntüyü algılamaya çalışıyordum. Medeni diye bir kelime olmasaydı bile bu insanlara baktığımda görüntülerini medeni diye adlandırırdım. Eslemin bir ablası hariç, o kadar şık ve zarif giyinmişlerdi ki hepsini hayranlıkla süzmüştüm. Diğeri abla ise biraz daha zorla gelmiş gibiydi, pijamadan hallice bir kıyafet vardı üstünde.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now