2.9

2.2K 180 15
                                    

Ahu Özata

Hayır Ahu, çocuğu gecenin bir köründe uyandıramazsın.

Kendime kaçıncı kere hatırlattığımı bilmediğim bu uyarı, son iki saatimi süslemişti. Kötü ihtimaller zincirleme kaza gibiydi, birine yakalanınca diğerleri de hemen başına üşüşüyor ve zaten kapanmayan zihnini dürtüp duruyordu.

Ses mi geliyor, bir yer mi tıkırdadı, biri adım mı attı, cam mı açıldı?

Ardı arkası da gelmek bilmiyordu gerçekten, insan bir süreden sonra olmayan sesler de duymaya başlayıp yattığı yerde ne yapacağını şaşırarak korkudan üşüyen ellerini yorganın altında ısıtmaya çalışıyordu. "Cenk, alacağın olsun." diye mırıldandım. Artık zihnimden geçirmek de yetmiyordu. "Üstünde o kadar emeğim var, bu mu olacaktı karşılığı?"

Oldukça rahat olan yatak bile çiviliymiş gibi ufak ufak bana batmaya başlamıştı. Kafamı soktuğum yorganın altından da çıkmaya korkar hale gelmiştim çünkü odanın içinde bir siluet görürsem ne yaparım, düşünmek bile istemiyordum. Lambayı açma fikri bir anlık aklıma gelse de, kapının eşiğinden salona ışık gidebilmesi ihtimali beni durdurdu.

Ve yine tekrar hayır Ahu, çocuğu gecenin bir köründe rahatsız da edemezsin.

Bir an Cenk'in bir koğuşta, onlarca adamın içinde, soğuk ve rahatsız bir yatakta yattığı düşüncesi aklıma düştü. Nefesim daralırken yorganı bir hışımla üstümden atıp, oturur pozisyona geçmiştim. İyi miydi acaba, ya da korkuyor muydu? Bir ihtiyacı var mıydı, yemek seçtiği için umarım bir şeyler yiyebilirdi ve hapishane köşelerinde tartaklanmazdı.

Gerçi biraz dayak yiyip akıllansa iyi olabilirdi ama döven ben olsam daha makuldü.

"İlerle artık," dedim duvarda yavaş ilerlemekten bozulduğunu düşündüğüm saati muhatap alarak. Ben burada kırk senelik zaman yaşarken, yelkovan anca yirmi dakikalık mesafeyi kat edebiliyordu. Elim telefonuma gittiği sırada, duyduğum sesle duraksadım. Doğru mu duymuştum?

Nefes almayı keserek, dikkat kesildim. Düzensiz adım seslerini ayırt eden kulaklarım ile yataktan ayaklarımı sarkıtmıştım. Evin içinden geliyor gibi değildi, daha çok mermere basan bot sesine benziyordu. Cengiz evde bot giyiyor olamazdı, korku bedenimi ele geçirmek için hazır ol da beklerken kendimi telkin etmek için zihnimi zorluyordum.

Bu dairenin hemen çapraz karşısında başka bir daire vardı ve gayet tabi oranın sakinleri evlerine gelmiş olabilirdi.

Evet, olabilirdi. Neden olmayacaktı ki?

Ayaklarım benden bağımsızmış gibi odanın kapısına yöneldi, muhtemelen bir komşuydu ama bir kontrol etmekten kime zarar gelirdi ki? Bir şey olmadığı kesindi zaten, ne olacaktı zaten canım güvenlikli rezidansta?

Aferin Ahu, keşke her konuda kendini bu kadar iyi kandırabiliyor olsan.

Odadan çıkar çıkmaz bakışlarım koltukta başını geriye doğru yaslamış, kollarını göğsünde birleştirmiş şekilde uyuyan Cengiz'e takılmıştı. Karanlık yüz hatlarını seçmeyi zorlaştırsa da hastalık yüzünden yorgun düşmüş bedeniyle uyumlu yüzü hafızamda taze olduğundan, tam görmesem de zihnim ayırt edemediklerimi tamamlamıştı.

Karanlık salonda onu görmenin bu kadar rahatlatıcı olacağını bilsem, kapının dibinde otururdum. Yataktan daha rahatsız olacağı kesindi ama en azından gözüme uyku girme ihtimali vardı.

Ona doğru adım atacağım sırada, dışarıda tekrarlayan ses ile bakışlarım kapıya döndü. Korkak adımlarım kapı dürbünün önünde durduğunda, hala görebildiğim Cengiz'den güç alarak sağ gözümü küçük yuvarlağa dayadım.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now