6.3

1.3K 134 29
                                    

Üç bölüm üst üste atıyoruz,
bölüm atlamayın sakın :)
Yorumlarınızı da eksik etmezseniz çok seviniriz. Ayrıca sizi Dip adlı kitabımıza da bekliyoruz. Bizce onu daha çok seversiniz, baya emek veriyoruz 🫶🏻

Ahu Özata

"Kuş yuvadan uçuyor, vay be."

Sürdüğüm hafif kapatıcıyı süngerle dağıtırken Sare'ye güldüm. "Daha emekliyoruz sayılır, ne uçması?" dedim aynanın altında konumlandırdığım telefona bakarak. Nisan ve Sare pür dikkat beni izliyor, yorumlarını da eksik etmiyolardı. "Allığı bol sür, utanmış tatlı kız gibi durursun."

"Zaten öyle değil mi bu kız?" diyerek önümde bir kalkan gibi dikildi Nisan. Sare göz ucuyla gördüğüm kadarıyla sabır diler gibi iç çekmişti. "Öyle tabi, benim arkadaşımdan tatlısını nerede bulacaklar ama kadının belli ki kaynana damarı var, oraya oynamayacaksa da sahaya neden çıktık?"

"Helal be," dedim bir teknik direktör edasıyla beni gaza getiren Sare'ye. En heyecanlı olduğum hazırlıklardan birini yapıyordum, birkaç saate Cengiz ve ailesi burada olacaktı ve bizimkilerle tanışacaklardı. Dünyadaki tüm kalp çarpıntıları benim kalbime doluşmuş olabilirdi, sonuçta birine gönlün düşüyordu ama aile de bu hikayede önemli bir noktadaydı. Hem sevilmem, hem de sevdiceğimi sevdirmem gerekiyordu.

Zor bir gün bizi bekliyordu ama umudum yüksekti, özellikle de ailelerin baba figürlerinden.

"Sana tavsiye veriyorum ama kendi söküğümü dikemiyorum," diyen Sare dudaklarını aşağı doğru sarkıttı, Nisan hemen anne moduna bürünmüştü. "Ne söküğün olacak ki senin? Hankişi'nin ailesi sana bayılmazsa onların ayıbıdır," Onu onaylamak adına kafa salladım, o arada da hafif bir far geçmiştim gözüme. "Aramızda en şeytan tüylü sensin, sevdiriverirsin kendini hemen."

Söylediğimin sonuna kadar arkasındaydım. Ben çekingenlikten geri planda kalan, zaman zaman soğuk sanıldığı için bulaşılmayan tiptim. Nisan ise varlığı ile kocaman buz kitlesi olduğundan ona ulaşmak epey zordu, geriye kalan Sare ise tam anlamıyla güneşli bir bahar günüydü. İnsanın içini sıcacık yapan iltifatlar, sohbetten zevk alabileceğin konular ve sonsuz bir tatlı dillilik.

Bu kız yılanı deliğinden çıkarmak şöyle dursun tövbe ettirip imana getirmezse ben de hiçbir şey bilmiyordum.

"Tanışsak sevdiririm."

"Hankişi seni oyalıyor mu?" diye atladı Nisan, sesine hemen sinir yüklenmişti. "Ya bir dur kızım, Hankişi öyle biri mi? Sen bu çocuğu tanımıyor musun bebekliğinden beri?"

"Tanıyorum da erkek ya, kefil olamıyorum."

Hep beraber güldük, Nisan'ın erkek nefretinde Batuhan ile birlikte biraz azalma beklemiştim ama formundan asla kaybetmiyordu. Aşk budalası olmayacak biri olduğunu biliyordum da, bu kadarı bana da biraz sürpriz olmuştu. "Azerbaycan'a çağırıyor beni."

"Ne?" dedim istemsizce. "Kızım daha ne istiyorsun, daha kaç ay olmuş hemen ailesi ile tanıştırma yoluna girmiş."

Nisan kameraya biraz yaklaştı. "Batuhan mesela hiç açmıyor bu konuları," dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Nisan gibi üst düzey ailelerle tanışma konusu Timuçin'den sonra fobim haline gelmişti, Batuhan kardeşime içten içe hak veriyordum. "Senden çekiniyordur o," diyen Sare olmuştu, ben de yine onaylayan konumundaydım. "Ben de davet ediliyorum ama nasıl olacak ki?"

"Ne nasıl olacak Sare? Gideceksin tanışacaksın." Nisan anlam veremediği için neredeyse kızar bir tonda konuşuyordu, ben de manasız bulduğum için likit allığı yanağıma yaymaya ve tepkisiz kalmaya devam ediyordum. "Gideceğim ama bunun uçak bileti var, otel parası var. Yemesi içmesi şusu busu, hadi onları Hankişi centilmenliğinden ısmarlar, kıyamet koparsam da ödetmez ama çocuğa uçak biletini de aldıramam ki."

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now