3.8

2.2K 182 98
                                    

Bölüme buyurmadan önce vote atmayı unutmayalım lütfen, gönlünüzden koparsa yorumlarınızı da bekleriz ddjfkdkdn
Seviliyorsunuz♥️♥️

Ahu Özata

"Ahu!"

"İşte oldu," diye mırıldandım anneme "Geliyorum!" diye seslenmeden hemen önce. İçimde garip bir heyecan vardı ve nedenini az çok tahmin edebiliyordum.

Cenk'i hapishaneden çıkartmıştık, üçümüz arabaya atlayıp Manisa'ya gelmiştik ve ben kendi evimde makinesi olmasına rağmen ocakta kahve yapmakla uğraşıyordum. Annem benim hünerlerim iyice ortaya çıksın diye cezvede yapmam konusunda ısrarcı davranmıştı, ben de her zamanki gibi söz dinlemiştim.

Evimizdeki herkesin şekerli, Cengiz'in ise sade içmesi dolayısıyla iki ayrı kahve yapmıştım. Karıştırmamak için onunkini misafirlere özel porselen fincana doldurdum, biraz tedirgindim ama annemin tembihleri arasında bu da olduğundan pek önemsemedim. Şu an tek yaptığım bu anın bir benzerini ileride inşallah yaşarsın diye kendi kendime dua etmekti.

Tüm fincanları doldurmam sonucunda beklemeden tepsiyi kavradım ve içeri gittim. Önce babama yönelecekken annemin "Cengiz oğluma," işaretiyle kafamı salladım ve kenardaki kahveyi alması için Cengiz'e "Şu senin, karışmasın," dedim.

"Ben de şekerli içerdim, neden uğraştın anlamadım ama teşekkürler," diyen Cengiz kahveyi aldığında ben cevap verecektim ki kollarını göğsünde birleştirmiş çakma kabadayı Cenk münasebetsizce benden rol çaldı. "Tuzlu kahvenin provasını yapıyordur, sen boş ver."

Salondaki herkesin bakışları embesil kardeşime döndüğünde elimdeki tepsiyi malum bölgesine düşürmeyi planlıyordum, yoksa sinirim geçmeyecekti. Tüm yol boyunca surat asıp laf sokmasını bir kenara bırakıyorum, aile ortamında nasıl böyle fütursuzca konuşabiliyordu pes.

Neyseki annem çocuklarını tanıdığından olaya el atmış, "Bunlar da öğrenilmesi gereken şeyler, sen karışma," diyerek tartışmayı sonlandırmak istemişti. Tabii benim kardeşim salaktı, zihnimi hapishanede duş alırken çarpıldı mı diye düşünme arefesine sokmuştu. Eğer sağlamsa da ben çarpacaktım, görünmez varlıklardan medet ummaya gerek yok gibiydi. "Öğrenip ne yapacak ki? Daha evlenmesine falan çok var, kırk beşe kadar burada."

Annem "Ağzını hayra aç," dediğinde babama da kahvesini verdim ve sinirle Cengiz'in oturduğu üçlü koltuğun diğer köşesine yerleştim. Hangisi daha kötüydü diye kısa bir an düşündüm ama işin içinden çıkamıyordum. Kardeşim kırk beş yaşında anca evlenirsin diyerek beni evde kalmış gösteriyordu, annem ise bu evin huzurunu bozuyormuşum da bir an önce gitmemi ister gibi ağzını hayra aç diyordu.

Messi mi Ronaldo mu ikilemi bile bundan daha rahat cevaplanıyordu.

"Hayır olan bu işte, Ahu erkenden evlenip giderse bu evle ve bizle kim ilgilenecek hiç düşündün mü?" Kardeşim kahvesinden bir yudum aldı ve gözlerini Cengiz'le benim üzerimde sinirli sinirli gezdirdikten sonra, konuşan anneme döndü. "Yan ev boş, hem neredeyse bahçeler de bitişik, evlenirse oraya yerleşir eşiyle?"

Aynen ya, kendi evimin işi bitmişti bir de iki evin yükü üstüme kalacaktı. Evlat olarak layık görüldüğüm bu muameleye her zaman maruz kalıyordum ama sevdiğim çocuğun yanında yapılması yerimde kıpırdanıp, huzursuz hissetmeme sebep olmuştu. "Aynen mommy, kesin çocuk da iç güveysi gibi olmayı kabul eder."

Cenk gözlerini Cengiz'den bir saniye bile çekmedi, ikisi birbirine bakarken ben de onları izliyordum. Tabii ne kardeşim ne de sevdiğim çocuk bundan haberdardı, öylece kesişiyorlardı. "Son günlerde biraz kilo aldım, sığamıyorum tekli koltuğa," diyen Cenk en az beş kilo vermişti ama buna rağmen oturduğu yerden kalktı ve elindeki kahve fincanıyla Cengiz'le benim arama yerleşti.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now