2.4

2.2K 173 59
                                    

Ahu Özata

Bugün hayatımın en garip günlerinden birini yaşıyordum.

Gerçi son zamanlarda her güne gözlerimi yeni bir olayla açıyordum ama neyse. Bir müddet sonra bünye sanırım alışmaya başlıyordu. Mesela bugünün olayı kocasıyla boşanma arefesinde olan Aynur Hanımın büroda alenen Furkan'a yürümesiydi.

Üstelik hiçbir filtre kullanmadan da bize evliliğinden söz ediyordu. Tüm detaylarıyla hem de.

"Dilekçeye evliliğimizde yeterince cinsel hayatımızın olmadığını da yazabilir miyiz? Ahmet Bey dün evet demişti ama bir de size sorayım?"

Siz derken muhatabı ben değildim, yanlış anlaşılmasın. Hanımefendi sadece Furkan'a derdini anlatıyordu, benim yüzümün düştüğünü görünce 'Ay lütfen kusura bakmayın, ben kadın avukatları pek başarılı bulmuyorum. Bizim şirketi batırdılar, o yüzden kişisel algılamayın,' açıklaması yapmıştı. Ben de ne yapayım, yalandan gülümseyerek en uçtaki koltuğa oturmuş arada bir çay kahve getiriyordum.

"Yazabiliriz tabii ki, neticede cinsellik evliliğin olmazsa olmazlarından." Furkan ara ara bana bakıp, biraz çekinir ifadesiyle konuşsa da yine iyi idare ediyor diye düşündüm. Çünkü kadının asla bir dur noktası yoktu. Bütün kirli çamaşırları ortaya dökmüştü ve bence tek umurunda olan o çamaşırların kocası tarafından üstünden çıkarılmayışıydı.

"Mesela siz evlendiniz." Furkan, karşısına gelecek şekilde durduğum için gözlerini bir anlığına bana çevirdi, ben de bakışlarını hissettiğimden ona döndüm ama Aynur Hanım jet hızıyla konuşarak tüm gözleri üstüne toplamıştı. "Eşiniz de benim gibi libidosu yüksek bir kadın, sabah uyandığınızda da akşam yatarken de birlikte olmak istiyor. Sırf yorucu diye surat asıp gönül kırar mısınız?"

Bacak bacak üstüne atarak oturduğum koltukta Furkan'ı izlemeyi sürdürüyordum. Benim onu izlediğimi fark ediyor muydu bilmiyorum ama elini ensesine götürüp kaşımış, sonra da kadının gözlerine bakmadan "Yani eşiniz gönül kırmasa daha iyiymiş," demişti.

Kadın sesli bir gülüşü kulaklarımıza ulaştırdığında ben de içimden Furkan'a gülüyordum. Onun ilk defa bir kadının gözlerine bakmaktan çekindiğine şahit oluyordum şu an, başımıza gerçekten her an taş yağabilirdi. "Boş verin, iyi ki de kırmış. Sonuçta kırmasa buraya gelemezdim öyle değil mi?"

Furkan "Ya, ne demezsiniz," diyerek elini üstündeki gömleğe götürdü ve yakasından içeri hava üfledi. "Zaten benim eşim biraz farklı bir insan, yaşça benden küçük. Hemen hemen sizin yaşlarınızdaydı Furkan Bey, daha şimdiden günde iki kere olan isteğimi karşılayamıyorsa yaş elli olmadan iş bitmiş olacaktı düşünebiliyor musunuz?"

Sabahtan beri birikmiş isteğimle bir anda güldüm, bana dönen bakışlar dudaklarımın üstüne fermuar çektirmişti ama olan olmuştu bir kere. Aynur Hanım'ın üstünü karaladığı kadın avukatlar listesine şaşalı bir giriş yapmış olmalıydım.

İkisi de bana bakmaya devam ediyordu, sanırım bu noktada söz sırası bendeydi. Tek sorun ise niyeti laf sokmak olmayan ama sosyal anksiyetesinin verdiği telaşla bir anda ne dediğini bilemeyen bir gerizekalı olmamdı. "Eşiniz elli yaşına geldiğinde siz de yetmiş olmaz mıydınız Aynur Hanım, çok da sıkıntı olmayabilirdi."

Aynur Hanım'ın beni öldürecek ifadesinden kendimi kurtararak Furkan'a sığındığımda, bugünün ilk gülüşünü yüzüne yerleştirdiğini gördüm. Aynur Hanım "Bu kadarı da ayıp ama," derken Furkan ise minnettar bir ifadeyle göz kırpmıştı. "Ben şu an 29 yaşındayım."

Kırk gösteren 29 yaşındaki o kadınlardan mısınız diye cevap vermediğime şükrederek, dirseğimi sandalyenin kenarına yasladım ve yüzüme götürdüğüm elim yardımıyla parmaklarımı dudaklarımın üstüne kapattım. Her an bir müvekkil kazası yaşayabilirdim, seçmeli dersimden kötü not almaya hiç ama hiç niyetim yoktu.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now