1.1

2.6K 184 68
                                    

Ahu ÖZATA

Yağmur yağıyordu.

Ufak damlalar arabanın camlarını ıslatırken montuma daha sıkı sarıldım, gözlerimi ise bu arabaya bindiğim ilk andan beri bir saniye olsun kapalı duran telefonumun ekranından çekmemiştim.

İnsan böyle acıları kendine yakıştıramıyordu, hep başkasının başına gelir zannediyordu. Telefonunda kayıtlı olan ama ekranında görmeye alışık olmadığı bir aramayı cevaplandırırken az sonra duyacakları aklına bile gelmiyordu.

Karşındaki ses, amcan, 'Baban iyi ama sen yine de gel,' derken arkadan annenin ağlama nidalarını işittiğinde kalbini öyle bir korku kaplıyordu ki göğsün sıkışıyordu. Ya bir şey olduysa, ya bana yalan söylüyorlarsa diye düşünüyordun. Başka zaman olsa destek bulacağın o yegane insanı, babanı, aramak istediğinde ise acı gerçek tokat gibi suratına çarpıyordu.

Ya bir daha onu göremezsem?

Sonra yolculuk başlıyordu ve beş saatlik yol, kafanda kurduğun, sonu kötü biten türlü senaryolarla seni esiri ediyordu. Arada bir nefes almak için üstündeki kazağın boğaz kısmını genişletirken kendini rahatlatacak en ufak bir umut kırıntısına bile tutunmaya çalışıyordun. "Neredeyse geldik ve hala aramadılar, bir şey olsa çoktan ararlardı," diyen Cengiz'in söyledikleri gibi.

Yine de sessiz kalıyordun çünkü beyninde yankılanan sesleri susturmak hiç kolay olmuyordu.

Çocukluğunu annenin yaptıkları çaldı, hayatının geri kalanını da babasızlık çalacak diyordu içindeki ses. Sonra gözünden bir damla yaş akıyordu ve kendinden nefret etmeye başlıyordun. Bencilsin diye düşüncelerine kızsan de nafileydi çünkü sen onları susturmaya çalıştıkça onlar çığlık atmaya başlıyordu.

"Ahu hastaneyi tarif edebilecek misin?"

Telefona sabitlenen bakışlarım Cengiz'in sesiyle cama kaydığında tekrar nefes almaya çalıştım ve "Sağdan," dedim. Solunum yapmanın zorlaşmasıyla açık duran saçlarım beni daha da boğmaya başlamıştı.

Bileğimdeki siyah tokayla saçlarımı gelişi güzel at kuyruğu yaptım ve yolun geri kalanını da tarif ettim. Zaman kavramımı kaybedeli çok olmuştu ama Cengiz'in söylediğine göre gerçekten de beş saatin sonunda hastanenin önüne varmayı başarabilmiştik.

Arabadan çıkarken, babamın adını girişteki sekretere sorarken ve asansöre binerken hiçbir şey düşünmemiştim. Tek isteğim korkularımın son bulmasıydı, bir de ara ara yanağımın ıslanmasına sebep olan düşüncelerimin sesini kesebilmekti.

Sekreter kadın babamın hala ameliyatta olduğunu söylediği için bir oda numarası vermişti, ailemin orada beklediğini bildiğimden biz de Cengiz'le yanlarına gidecektik. Koridorun en sonundaki odanın kapısının önünde, amcamın kucağındaki Cem'i gördüğüm an adım atmayı kestim ve arkamı döndüm. Cengiz de yüzümü görebilmek için karşıma geçmişti. "Ne oldu?"

Ellerimi hızlıca yüzümü kurulamak için yanaklarımın üstünde gezdirdim. "Çok mu kötü görünüyorum?" diye Cengiz'e sorduğumda Cem'in "Abla! Ahu ablam gelmiş!" sesi tüm koridorda yankılanmıştı. "Söylesene Cengiz ağladığım belli oluyor mu?"

Cengiz bir sesin geldiği yere bir de bana baktı ve ellerini yüzüme çıkartarak parmağını gözaltlarımda sertçe gezdirdi. Geriye doğru bir adım atıp ellerini aşağıya doğru kaydırdı ve dudak kenarlarımın yukarı doğru kıvrılması için baskı uyguladı.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now