❄ 4. BÖLÜM ❄

4.6K 423 99
                                    

Kulakları yalanlara gebe kalmış tozlu çığlıklarla dolmadı ise yanlış duymamıştı, öyle değil mi? Bir istisnaya yol açıp 11. olmuştu ve şimdi de Asperatus'a gidiyordu. Ah. Hayır. Bu cidden çok iyi bir şakaydı. Her bölgeden 10 kişi seçiliyorsa neden kuralı bozup 11 kişi çıkmıştı defterden. Hem... Neden inanmalıydı? Yalancı Asperatus demişlerdi az önce? Öyle ise hata yapmış olabilirlerdi ve böylece genç kız hiçbir şey olmamış gibi evine gidip yatağının altına girebilirdi.

"Bir an seçilmedin diye çok korktum."

Arden kendisine bakmak yerine, arkasına yaslanıp gözlerini kapatan Mehir'i konuşturmak için yine çenesini yorup duruyordu. Mehir bir kez olsun kendisi ile konuşsa, belki de bu isteği uçup gidecekti ancak genç kızın bırak kendisi ile konuşmayı yüzüne bile bakmaması onu daha da çileden çıkarıyordu. Neden, sanki kısacık bir an başını Arden'e çevirip "Ne diyorsun Arden?" demiyordu? Sahi. Sebebi neydi? Ah! Tabii ya... Kızın bir sevgilisi vardı ve bu genç aptal da bunu bilmeden sürekli Mehir'in üzerine gitmişti.

Okuyucular Arden'in kendinden utanması için beş dakikalık bir mola verebilir miydi? Vermemeleri daha doğru olabilirdi. Çünkü genç adamın yanılması gerekiyordu yoksa Arden için bu koca bir yıkım olabilirdi.

"Kemerlerinizi takın, gençler! Asperatus, kanatlarını bizim için çırpıyor, kader deftere ismimizi kilit vuruyor. Kilidi açan kazansın." 

Arden'in, Mehir yüzünden şekilden şekle giren beyni, Mehir'inse kapalı gözlerinin altında kırpışan yeşillikleri göz devirirken hızlı tren çoktan harekete geçmişti. Demir raylarının kaygan hissi gençlerin bedenini uyuştururken onlar pencere kenarlarından kademe kademe medenileşen şehirlerin görselliği ile büyülenmişlerdi.

Asperatus'un merkeze oldukça uzak olan en büyük ikinci şehrinde toplam 30 bölge vardı ve bu gençler 28. bölgenin, zor koşullarında hayatta kalabilmiş insanlarıydı. Dünya'nın yer altından ve yer üstünden arakladığı kaçakçılarla yapılan maden hırsızlığı, yapay beyin ticareti ile ün salan ünlü iş adamları, halen denenmekte olan üstün düzey insan formları, yeni dünya arayışları doğrultusunda uzay üstü ile görüşmekte olan Mavris'in kirli adamları, çocuk ve kadın istismarı, Mavris ve yönetici birliğine yapılan kan tüccarlığı... Bunca pisliğe karşın dimdik ayakta duruyorlardı. Bölgenin etrafını örten zifiri, kanlı karanlığın arasında bir ışık gibi parlayan bu cesur gençleri Asperatus hakkı ile seçmişti. Çünkü defter bir şeyden emindi. Parlamak için, en başından cayır cayır yanmak gerekti.

Onlar yanmaktan ziyade her yıkımda yeniden doğmuşlardı. Türkleri savunan 28. bölge Ahmet'i ile, Ali'si ile, Büşra'sı ile, Esra'sı, Zehra'sı, Barış'ı ile alev alev yanıyordu. Onlar şüphesiz bir zümrüd-ü anka değillerdi. Onlar karanlıkta tek başına parlayan, düşmanına tek beden direnen bir Simurg değildi. Bu cesur gençler, evrenin kara deliğinde 28. bölgenin Türk evlatları olarak düşmanının karşısına dikilen bir Tuğrul Kuşu'ydu. Onlar yalnızlığı karşısına yansıtarak ikiz bedenlere kavuşan Toğrul ve Konrul'du. Yanan, acıdan kıvranarak yerlere düşen ama her düşüşte birbirinin elini tutarak aydınlığa çıkan kardeşlerdi. Türk gençleri yalnız değildi.

Acıları en büyük aynaları, yalnızlıkları kardeşleri olmuştu.

Aslına bakarsak, onlar ne bir Tuğruldu, ne bir Hüma ne bir Simurg ne bir Umay... Türk gençleri gözlerini bürüyen hırsları yıksa kanatlarında özgürlüğü bileyen bir Asperatus, gözlerinde öfkeyi perçinleyen bir çift kızıl karanlık, çığlıklarında bedenleri parçalayan bir hiddet kuşuydu.

Evet. Nefesinde cayır cayır yanan Asperatus'tu, onlar. Kendi yangınında çevresini yakan bir ejderhaydı. Sivri dilinde ölümü bahşeden bir yılandı. Zehri de sondu, sevgisi de.

Asperatus Nevm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin