❄ 30. BÖLÜM ❄

2.3K 248 17
                                    

Nolan, adımlarını her atışında öfkesi daha bir kararıyordu. Böylesine bir nefreti, böylesine bir kini ağabeyine karşı gün be gün besleyeceğini evvelden söyleselerdi, elbette güler geçerdi. Fakat hesapta olmayan bir takım olaylar gerçekleşmişti ve ağabeyi, Nehir'e karşı gereksiz bir öfkede bulunuyordu. Asperatus'u istemesi ise onu daha da çığırından çıkarmıştı. Başlarda, general ve ağabeyinin bu tutumunu anlamasa da, ki halen neler döndüğünü tam olarak kavrayamamıştı, önceliği elbette Nehir'di. Ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin onu canı pahasına koruyacaktı.

Bu duygu... Bir can borcundan da öteydi.

Tüm düşüncelerine ve olacaklara rağmen ağabeyinin kapısının önüne geldiğinde bir süre gelecek ile oyalandı. Akabinde ise elleri demir kapıya doğru havalandı. Parmakları işlevini gerçekleştirmek için beklerken arkasındaki sesle duraklamak zorunda kalmıştı. Gözleri kapıda takılı kalırken sessizce dinlemeyi seçti.

"Oyuncu'ya mı baktın?"

Büyük kuzeni, İsimsiz'in düz ama yine de eğlenceli sesi ile arkasını dönerek tebessüm etti ve başını salladı. Aynı ifadeye eşlik eden İsimsiz, elleri ile demir parmaklı pencereyi işaret ederken yüzünü buruşturdu ve parmağının kenarını burnuna getirerek kaşır gibi yaptı.

"Bir Amelia virüsü ile uğraşmak zorunda." Yüzündeki kırışıklık yerini alaya bıraktığında, eli ile Nolan'ın omzuna dokundu ve "Aslında bende seni arıyordum. Vaktin var mı?" dedi.

Nolan'ın öfkesi, karşısındaki adamla yavaş yavaş dağılırken başı ile onayladı ve önden ilerleyen kuzenine eşlik etti. Yürürken bir yandan da konuşan İsimsiz'in sözü ile kısa süre duraklasa da devam etti yürümeye. "Duygusuz'un grubundan buraya, Mavris yüzünden gelmişsin."

"Evet." dedi, kısa keserek. Kendi babasına ismi ile hitap etmesini pek de kafaya takmış görünmüyordu.

Başını sallamakla yetindi, İsimsiz. "Her zaman işimize burunlarını sokuyorlar, ha?" Yarım bir gülüş belirdi dudaklarında. "Hadi yarım akıllı ağabeyini anladım da..." Başını Nolan'a çevirmişti. "Sen neden geldin bu çöplüğe be oğlum?" Yüzündeki ifade bir an için ciddiyete bürünmüş, ardından silinmişti, mimiklerinden.

Bu konuşmanın gideceği yeri kestiremeyen Nolan, sabırsızca "Ne konuşacağız?" dediğinde, İsimsiz yine gülümsemişti. "Amma sabırsız çıktın, sen de, ha. Genlerinizde mi var ne? Anlamadım gitti." Kendi kendine söylenirken çoktan aşağı kata inmişlerdi.

Geniş koridorun sol kanadına geçtiklerinde, yanlarından geçen birkaç askere baş selamı verdiler. İyice işkillenmeye başlayan Nolan, sabırsızca kuzenini takip ediyordu ancak kısa bir süre sonra kurduğu cümle ile boğazındaki yumruya engel olamamıştı. Nedensizce durakladı. Sonrasında ise pot kırmamaya özen göstererek ilerlemeye ve numara yapmaya devam etti. "Geçen hafta işlenen cinayetten haberin vardır."

"Evet." dedi, düz bir sesle. Koridorun sonunda, daha önce ağabeyinin ve generalin planlarını öğrendiği odaya geldiklerinde tek kaşını kaldırmış, İsimsiz'in hareketlerini izliyordu. Buraya girişler yasak değil miydi? Daha da önemlisi kendisi bu odaya girebiliyorsa tüm planlardan da haberdar olabilirdi. Düşüncesi bile korkunçtu!

Ancak tahmin ettiği gibi olmadı ve İsimsiz, işi dalgaya alarak kendisini süzdü. "Fazla bakma o odaya. Girişler yasak. Yakalanırsın filan, bir de seninle uğraşamam." Kuzeni, kendisinin yüzünde beliren çarpılmış ifadeye bakarak kahkaha attığında toparladı kendini.

O, odaya girmiş ve girmekle de kalmayıp birkaç gizli belgeyi ele geçirmişti!

"Bizi burası ilgilendiriyor."

Asperatus Nevm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin