❄ 9. BÖLÜM ❄

3.3K 343 36
                                    

General boğazını temizlemeden önce, hemen karşıdaki duvarda siyah boyayla kazınmış, iç içe girmiş iki üçgeni inceledi. Ardından başını yeniden gençlere çevirdi ve kaldığı yerden devam etti. 

"Kulaklarınızı açın ve beni iyice dinleyin. Burası sizler için küçük bir cennet değil. Burası bir yaşam alanı değil. Burası rahat bir şekilde nefes alabileceğiniz bir yer de değil."

Kaşlarını çattı ve başını yukarı kaldırdı.

"Burası hayatta kalmak için türlü mücadeleler vereceğiniz bir askeri şehir. Burası sevgili gezegeninizin sürüklendiği kaosun kalbinin yanı başı. Burası Asperatus gençler! İçinizde halen şehir efsanelerine inanan varsa şayet, derhal orduyu terk etsin. Çünkü içinde bulunduğunuz bu durum küçük bir çocuğun elinde tuttuğu basit bir oyuncak değil."

Gözleri yere indi önce.

"Zehir soluyacaksınız. Kan ve çamur, giysileriniz olacak. Yeri geldiğinde yediğiniz yemek bile içinizi alaşağı edecek. Kendi bedeninizden, gün geldiğinde kendi zihninizden bile tiksinti duyacaksınız."

Başını kaldırdı ve gülümsedi.

"Ölüm burnunuzun dibinde olacak."

Elini kaldırdı ve yan tarafta turan porselen görevlileri gösterdi. Bir robottan farkları yoktu. Tek fark, tıpkı bir zombi gibi, içlerinde canlı ve kokuşmuş et parçaları taşıyor olmalarıydı.

"Neden hiyerarşi basamağında sizden daha üstün olduklarını düşündünüz mü? Neden insanlardan daha fazla değer görüyorlar? Neden sizler bir paçavra gibi bölgelere sürülmüşken onlar şehirde barınıyor?"

Gözlerini porselen görevlilerden çekti ve başını insanlara çevirdi.

"Çünkü sizde olup da onlarda yok olan bir şey var."

Gözlerini kıstı ve kibirli ifadesi ile ilk sıradaki iki oğlana baktı.

"Vicdan."

Bir adım öne çıktı.

"Eğer içinizde ufacık bir iyilik kırıntısı dahi barındırırsanız, daha başlamadan kaybetmiş olacaksınız. İçinde bulunduğunuz çağın hakkını verin ve hiç kimseye müsamaha göstermeyin. Siz kendinizden ne kadar feragat ederseniz, diğerleri sizin bir adım daha önüne geçecektir. Parmağınızı uzattığınız anda kolunuzu koparacaktır. O yüzden derim ki, Asperatus Bekçileri'nin öğle yemeği olmak istemiyorsanız, ordunun içindeki yarışı hakkıyla yerine getirin."

Cesur bakışları gençlerin gözlerinde yanarken ellerini arkasından çekti ve işaret parmağını havaya kaldırarak "Bir!" dedi. "Acı çekeceksiniz!" 

Üç adımdan sonra öfke içinde işaret parmağının yanına orta parmağını ekledi. 

"İki!" Bakışları az önceki uysal kadını aratır olmuştu. "Acı çektireceksiniz." 

Sıranın ortalarına geldiği vakit iki parmağının yanına yüzük parmağını da ekledi ve gençlerin gözlerindeki korku artarken bağırdı. 

"Üç!" Bunun son madde olduğunu hisseden İsimsiz de tıpkı gençler gibi generali dinliyordu. "Acıdan geberseniz bile, asla pes etmeyeceksiniz!"

Karşılarındaki kadının deliye dönen gözleri yutkunmalarını daha da zorlaştırırken nefes almak için kollarını sıvazlamaya başlamıştı birkaç kişi. Önlerindeki geniş cüsseli adamlar yetmez gibi şimdi de şeytan bir kadınla karşılaşmışlardı.

"Bu oyun çocuk oyuncağı değil. Kimse düşmeden kalkamaz, kimse yanmadan parlamaz, kimse yere çakılmadan uçamaz, ağlamadan gülemez, ölmeden... öldüremez." 

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now