❄ 63. BÖLÜM ❄

1.7K 205 18
                                    

Eline aldığı kalın defterin, usulca sayfalarını karıştıran Mehir, derin bir nefes alıp etrafına bakındı. Arkadaşlarının yemekhaneye inmesinin üzerine yatağına kurulmuş ve günlüğüne ulaşmıştı. Sonunda yazabilmenin, yazdıkça az da olsa rahatlayabilmenin huzuru ile eline kalemini almıştı. Çünkü kalbi temizlemenin en iyi yolu yazmaktı. Yürekteki kir, temiz sayfaları lekelerken bencil bir davranış sergiliyordu ancak bu bencillik bazen öyle çok rahatlatıyordu ki, nefes alarak son sayfayı açtığında da aynı şeyi düşünüyordu, genç kız.

Temiz sayfa gözüne iliştiğinde kaleminin ucunu doğrulttu ve burada geçirdiği günleri, yine aynı hislerle yazmaya, kaldığı yerden devam etti. Zaman geçmiş olabilirdi fakat hiçbir şey duyguların filizlenme ahdine son veremezdi.

17.02.2162

Sevgili Günlük;

Kaç ay oldu? Üç mü? Her neyse. En son ölümden korktuğumu söylemiştim, değil mi? Aslında düşüncelerim baya değişti. Ne değiştirdi, emin değilim. Ama artık her şey farklı. Bundan aylar önce, Asperatus için canını vereceksin, hatta bununla kalmayıp ona sahip olmak için tanımadığın uzaylılar ile iletişime gireceksin deseler sadece aval aval suratlarına bakardım ama şimdi planlar kuruyor ve arkadaşlarımı yönlendiriyorum. Evet. Arkadaşlar. En büyük korkum da gerçekleşti. Arkadaş edindim ve bir arkadaşımı kaybettim. Neden sevmek bu kadar zor ki? Neden sevmek istediğimizde sevemiyoruz? Duygular da hayat kadar zor olunca, hayatın eline ne geçiyor? Eminim şu an eşsiz bir melodinin arkasında bana kötü bir gülümseme bahşediyordur.

Kalemini bırakıp derin bir nefes aldı. Botları ve pantolonun arasında kalan kısımdaki gri ve mor karışımı ten rengi dikkatini çektiğinde doğrularak yazma işlevine son vermişti. Elindeki kitabı yanına bırakıp ayakkabılarını çıkardı. Yanaklarını gıdıklayan dalgalı saçlarını geriye atarken bir yandan homurdanıyor, bir yandan da pantolonunu yukarı kıvırıyordu. Daha fazla dayanamayarak bileğindeki toka ile, saçlarını tepesinde topladı ve daha yakından incelemeye başladı. Gün geçtikçe, ten rengi daha koyuya çalışıyordu.

Dizine, ufak parmakları ile dokunarak hissiyatını tarttı. Bir süre sonra, iki bacağının de işlevini yitireceğini biliyordu çünkü. Mary ile yok olacağını, yaşamının biteceğini, dünya için feda edileceğini biliyordu. Bu düşünce huzurunu kaçırsa da alışmıştı. Diğerlerini kandırmak kolaydı elbette. Ancak kendisi? İşte bu yüzden, sık da olmasa hatırlatıyordu gerçekleri kendisine. Boş bir hayale tutulmak istemiyordu. Ölüm denen sonun, her zaman yakınında olduğunu biliyordu. Bir nefeslik mesafede, ağır ağır bekliyordu kendisini. Elbette, her aldığı canın bir bedeli olmalıydı. Tanrıya ödeyeceği bu bedel ise ne yazık ki, rezil canıydı.

Nefes aldı, rahatlamaya çalışarak. Eline aldığı kalem, kalpte, kuytu köşelerde saklı kelimeleri dökmek için sabırsız ve istekliydi.

Birilerine alışmak sandığımdan daha zormuş. Korku, vicdanımı tetiklerken farkına varamamıştım. Her zaman basit ve kolay olmak, o kadar da zor olmamıştı benim için. Bazen görünmez olmayı dilediğim bile oluyordu. Düşünsene, günlük. Herkes konuşuyor ama senin farkında bile değiller. Şimdi de konuşuyorlar fakat bu sefer farkındalar. Alınmıyor değilim. Bazen canım yanıyor. Sanırım suçluluk, böyle bir duygu. Ama sen biliyorsun. Arden'i sevecek olsam, ben de güzel severdim. Hatta güzelden de öte. Beceremedim. Yapamadım. Asla da yapamayacağım. Bundan eminim. Ama inanır mısın? Birilerini sevmek umurumda bile değil. Sadece sevsem yeter. Mesela içinde bulunduğum dünyayı sevsem... Burası sevilecek bir yer olsa... İnsanlar yeniden mutluluğu tatsa... Galiba, benim için sevginin anlamı bu. İstesem, soyut bir şeye bile tutulabilirim. Ancak asıl mesele istemekte, isteyebilmekte ve ben o kadar güçlü değilim.

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now