❄ 67. BÖLÜM ❄

1.4K 194 21
                                    

Eski suretine bürünmeye çalışan genç kız, bambaşka bir değişimle karşı karşıyaydı. Uzaktan bakıldığı zaman, tıpkı bir tanrıçayı andıran Mehir'in yüz hatları gittikçe geriliyordu. Alevlerin arasında uçuşan saçları dalga dalga yayılırken rengini yitirmiş gibiydi. Yeşil gözleri kararmış ve siyah bir tabaka haline gelmişti. Dişlerini sıktığı her halinden belli oluyordu ancak bu tepkisi acıdan mı zevkten mi tartışılır bir konuydu. İçinde bir yerlerde hıçkırıklar eşliğinde ağlayan kız, dışarıya şeytanice gülümsüyordu. Mor dudakları kendini sıkmaktan teni ile aynı renge bürünmüştü.

Bir süre sonra siyaha boyanmış gözlerinden koyu kırmızı bir sıvı kendini firar etti ve tıpkı bir yılan gibi çenesine doğru kıvrıldı. Damarlanan vücudu daha da gerilirken sıktığı dişlerinin getirisi olarak beyaz dudağının sağ kenarından koyu bir sıvı daha süzüldü ve Mehir bir elini karın boşluğuna koyarak başını geriye attı. Alevler dağılıyordu ancak Mehir her ne yapıyorsa işine son vermiyordu. Acı şiddetlendi ve o an dudakları aralandı. Bağırmak istiyor fakat çıkmayan sesinden dolayı zorlanıyordu. Sanki birisi bütün ses duyusunu elinden almıştı. Bir parçasını, çok yakınlarda bir yerde yitirmiş ve o olmadan çığlık atamayacak gibiydi.

Korku bedenini sardı. Ne yaptığını bilmiyordu. Neden çığlık atmak istiyordu? Bu garip dürtü neyin nesiydi? Tek bildiği yılana dönüşüp can alacağıydı fakat bir şey tüm bu olanlara engel olmuştu. Üstelik az önce dönüştüğü şeye bile anlam veremiyordu. O da neydi ve neden hala eski bedenine dönüşememişti?

Mehir'in vücudundan çevreye yayılan alev dalgası, yavaş yavaş çekilirken Ruh ve Zırh, alev halkasının ortasına iniş yapmışlardı. Genç kızın yaydığı enerji o kadar büyüktü ki, dışarıdan çıplak gözle bakan hiç kimse içeriyi göremezdi. Yüksek hava basıncı ise hareket etmelerini zorlaştırıyordu. Etrafına yaydığı geniz yakan duman ve kör edici sis, düşmanlarını yavaşlatıyor, bununla da kalmayıp engelliyordu.

Daha fazla vakit kaybetmek istemeyen İsimsiz, şaşkın ve korku dolu gözlerle Mehir'i izleyen gençlere Asperatuslara bitmesini emretti ancak pek de dikkate alındığı söylenemezdi. Hannah ve Doris şaşkınlıktan tek kelime edemezken, çatık kaşları ile olanları seyreden Ian'ın hemen yanında duran Kira'nın ağzından "Aman Tanrım!" nidası düşmüyordu. Ceyhun, bir Poyraz'ın elindeki tılsıma, bir Mehir'e, bir de Nolan'a bakarken şüphesiz en çok şaşkınlığı yaşayan kişiydi. O kolyeyi nasıl olurda fark edemezdi? Mehir'de olduğunu nasıl göremezdi?

İtiraz edemeyecek kadar afallayanlar, ne yaptıklarını bile bilmeden bekçilere bindiler. Halen yerinden kıpırdamayan Mehir'in yanına gelen İsimsiz ve Nolan, acele içinde, genç kızı Ruh'a doğru çevirdiler ve vakit kaybetmeden tüm gençler bekçinin yumuşak tüylerle kaplı sırtında yerlerini aldılar. Sisin etrafında hareket edecekleri sırada Poyraz'ın koluna birisi dokundu. Genç adam bir an donup kalsa da başını çevirdi ve kendisine bakan kızıl saçlı, bal gözlü kıza baktı.

"Melanie?"

Poyraz'ın soru ve merak dolu sesi üzerine, başlarını arkaya atanlar karşılarında gördükleri kız ile bir süre konuşmadılar. Bundan cesaret alan kız panik içinde konuştu.

"Burada kalamam. Beni de öldürecekler. Yardım edin."

Genç kızın bakışları, Nolan'ın kucağında tepkisiz bir şekilde yatan Mehir'i bulduğunda yüzü daha da düştü. Hızlı bir şekilde, kuruyan dudaklarını yaladı ve gözlerinin önüne düşen bir tutam kızıl bukleyi kulağının arkasına sıkıştırdı. Ardındansa panik içinde devam etti.

"Ben de onun gibiyim. Asperatus beni de öldürecek. Benim gibi herkesi öldürecek. Lütfen. Yardımınıza ihtiyacım var."

Melanie'nin dolan gözlerine bakan İsimsiz çatılı kaşlarından birisini kaldırarak "Senin gibi?" dediğinde diğerleri de başını sallamıştı.

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now