❄ 11. BÖLÜM ❄

2.9K 299 40
                                    

Mehir başındaki tarifi imkansız ağrı ile gözlerini usulca araladı. Göz kapakları mora çalan yeşil gözlerini bir süre tavandaki havalandırmada dolaştırdı. Elleri yavaşça başına yöneldiği sırada burnuna dolan iğrenç koku ile nasıl uyumuş olduğunu düşündü. Telaş içinde ayaklanıp etrafına bakındı. Bir cesedin çürük kokusu ciğerlerini adeta istila etmişti ancak çevresinde bu kokunun nereden geldiğini kanıtlayacak hiçbir şey yoktu.

Apar topar ayağa kalktığı için ufak bir sendeleme ile en yakınındaki bir diğer yatağa oturdu ve başını ellerinin arasına aldı. Midesi bulanmış, başı zonkluyordu. Acıdan kıvranan başını yeniden kaldırdığı sırada çıplak ayaklarındaki karartı takıldı telaşlı, yeşil gözlerine. Karartı, katran karası rengindeki tırnak diplerinden başlıyor ve ayak bileklerinde dumansı bir renk ile son buluyordu. Derin bir nefes aldı ve sağ ayak parmaklarını, sol ayak bileğine sürterek kendine çekti. Sonra bileklerine sıçramış kan damlalarını fark etti. Ellerini panikle pantolonuna sürttü. Avuçlarına bulaşan kırmızı renk akıl karı değildi. 

Yüzünden inanılmaz bir korku geçti. Zonklayan başı acıyı kesti ve ardından çok daha sert bir şekilde başladı. Nefes alışverişi hızlanmış, elleri titremeye başlamıştı. Panik içerisinde ellerini kıyafetine sürtmeye devam etti. Ardından bakışları zemindeki kırmızı damlalara takıldı. Korkusu arttı. Kalbi deli gibi çarpmaya başladı. Artık yalnızca elleri değil, dizleri de titriyordu.

Dün gece dönüşmüş olamazdı değil mi? İçinde bir ruhu daha barındırıyor alamazdı!

Tüyleri diken diken oldu. Dili dudaklarının üzerinde usulca gezindi. 

Bakışları az önce yattığı yere doğru yol alan koyu, kırmızı lekelere kaydı. Lekeler uzadıkça birleşiyor, birleştikçe irili ufaklı küçük göletler meydana getiriyordu. Mehir'in korkusu an ve an artarken gözleri daha ilerisine gidemedi. Ciğerleri taze kanın, leş et parçaları ile bir araya gelerek oluşturduğu geniz yakan koku karşısında adeta çarpılmıştı. 

Dakikalar birbirini kovaladı. Mehir üzerinde oturduğu yatağın beyaz çarşafını avuçları içinde sıktı ve gözlerini yeniden, yeniden ve yeniden kapadı. Sanki böyle yaparsa düşündüklerinin gerçekleşmeyeceği konusunda kendini ikna ediyor gibiydi. Ancak düşündüğü gibi olmadı. Görüş alanına yine minik kan damlaları girdi. Yatağa doğru bir yılan gibi kıvrılmaya başlamıştı. Titreyen parmaklarını ağzına götürdü ve dişleri arasına aldı. Yerinde duramayan dizleri yatağın içinde kaybolmak ister gibi geriye çekiliyordu. Topukları demirden bazanın ayaklarına çarpıyordu. İşaret parmağı ve yüzük parmağı dişlenmekten kanamaya başlamış, serçe parmağının tırnağı soyulmuştu.

Sonra kısık bir ses duydu bakmaya çekindiği noktadan. Panikle ellerini kulaklarına getirdi. Kulaklarını dolduran bu ses, acı çeken bir adamın inleme sesiydi. Kulaklarına baskı uyguladıkça gürültü artıyordu. Boğuktu. Sanki birisi onu boğuyordu.

"Mehir..." diyordu belli belirsiz. "Mehir..." 

Mehir'in titreyen dizlerinin yanına çenesi de kuruldu. Duyularını sımsıkı kapamayı, hatta bu odadan ardına bakmadan kaçmayı istedi. Fakat yalnızca istedi. Çünkü bırakın ileri doğru adım atmayı, parmaklarını dahi oynatamayacak kadar kaskatı kesilmişti. 

"Mehir," dedi ses yeniden. Bu kez çenesinden boynuna doğru uzanan bir is kokusu hissetti Mehir. Dehşet içerisinde gözlerini ileri kaydırdı ve işte o an görmekten bir türlü kurtulamadığı manzara ile karşılaştı. 

Kocaman açılmış, mavi ve iri gözleri ile kendisine bakan bir adam. 

Gözlerindeki beyaz tabaka kırmızı damarlarla kaplıydı. Kaşları ve saçları sarıydı. Dudakları kurumuş ve çatlamıştı. Dişlerinin etleri görülecek kadar açıktı ağzı. Dili görünüyordu. Kırılmış ve kemiği görünen burnundan akan kanlar diline değiyor, ardından çenesine doğru süzülüyordu. Ten rengi morarmış, alnına ve boynuna doğru bütün canlılığını yitirmişti. Un gibiydi. Ve boynu...

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now