❄ 25. BÖLÜM ❄

2.4K 262 20
                                    

Yüzündeki buruk gülümseme ile genç kıza yaklaşan Nolan, arkadaşının boşluğa dalan gözlerini içine çekerek kollarını beline sardı. Göğsüne çarpan ufak ve sıcak hava, kalbini parçalarken burnunu cennet kokan saçlara dayamıştı.

"Nehir. Sen nasıl bir şeysin söylesene."
Boğuk çıkan sesinin ardından gözlerine dolan tanecikleri, genç kızın saçlarına gömmüştü.

"Nasıl dayanırım?" Dişlerini sıkarken biraz daha sarıldı, dosttan öte kıza. Sanki bıraksa uçacakmış gibi. "Ne yaparım, Nehir?" Hıçkırıkları duyulan genç adamın ağlaması umurunda değildi. Erkeklerde ağlardı işte. Öyle bir ağlardı ki... Kalpleri, köz parçacıklarında kızarıp kabuk tutar gibi canları yanardı. Cayır cayır...

Nolan'ın boğazını düğüm düğüm eden hıçkırıklarında göğsüne çarpan minik elleri eklendi, genç kızın. Ardından tişörtünü ıslatan o sıcak ve yoğun sıvı. Nehir'in, yeşil harelerinden dökülen birkaç damlası sessizce tenine çarpmış, yerini tiz bir uğultuya bırakmıştı. Ufak nefes alışverişleri içinden sessiz bir hıçkırık, kalbine doğru yavaşça indi. Gözyaşlarını umursamayan genç kız, elleri ile Nolan'ı ve kendini uzaklaştırırken derince bir nefes aldı. Artık, kimse için ağlamamalıydı. Bu kendi bile olsa kimseyi umursamamalıydı. O, çevresindekileri kendine ne kadar bağlarsa arkasından dökülecek olan o yaşlar ölürken de boğazına dayanacaktı. Mehir, bir kötülüğün elçisiydi ve ölene dek de bu değişmeyecekti.

Sesindeki çatallığı usulca yutarken "Alışmalısın Nolan." dedi, düz bir sesle. "Bak... Ben alıştım." Dudakları titrerken konuşmak ne de zordu onun için. Çenesine yayılan uyuşukluk kalbindeki Mary'i kızdırmıştı belki de. Karşısında göz yaşları içinde duran Nolan'ın mavi gözlerindeki hüzne bakarak bağırdı. Kimseyi umursamadan...

"Bak bana! Benim canım yanıyor mu hiç?" Ellerini savurarak kurduğu cümle ile nefes nefese kalmıştı. Başı hafiften yana düşerken olumsuzca kendi sorusuna cevabını verdi. "Acımıyor..."

"Nehir?"

"Nehir değilim ben. Ben, hiçbir şeyden haberi olmayan o masum Nehir değilim. Ben... Mehir'im. Bir katilin yaveri... Katil Mehir."

"Ne?!"

"Ne?!"

Genç kızın göz yaşları dinmiş, arkadaşının nefes alışverişleri durmuştu, duydukları şaşkın ve tanıdık sesler ile. Nolan, korku içinde seslerin sahiplerine başını çevirirken Mehir umursamayarak yerinde bekliyordu. Kızgındı belki de. En çok da kendine kızgındı. Değmeyecek kişiler yüzünden çenesini yorup sırrını açığa çıkardığı için.

Arden ve Ian, kendilerine bakmak yerine önündeki boşluğa bakan Mehir'e tarif edilemeyecek bir şüphe içinde bakıyorlardı. Konduramadıkları cinayeti işleyen, katil olan o kişi Mehir miydi? Ya da... Nehir? Kafası karışan adamlar biraz daha ilerleyerek kendilerine bakan Nolan'ın yanına geldiler. İlk konuşan Ian olmuştu. Arden ise Mehir'in ifadesiz yüzüne ve kendilerine çevrilmeyen gözlere bakmakla meşguldü.

"Neler çevirdiğinizi anlatacak mısınız?"

Başını, bir karşında duran ve yerinde tedirgince duran ağlamış arkadaşına bir de umursamazca ayakta dikilip kendisine bakmaya bile tenezzül etmeyen Mehir'e çeviriyordu. Her ne oluyorsa, hiç de hoş olmayan şeyler oluyordu ve sorumlunun söyleyecekleri, sonları olacak gibi görünüyordu.

Ian, sıkıntı içerisinde nefes verirken "Anlatacak mısınız, yoksa Oyuncu'ya mı bildireyim?" diyerek istemese de tehdidini savurdu. Fakat yanlış yaptığını, önce kendisine ardından da Nolan'a bakan sinirli gözler ile anlamıştı. Nefretle söyledikleri ise bunun en büyük kanıtıydı.

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now