❄ 80. BÖLÜM ❄

1.5K 162 55
                                    

Finali kısa kesilmek istenen bir kitap gibi belirsizleşmiş yaşamlarının içinde netlik aramanın ne kadar saçma ve gereksiz olduğunu öğrenmişlerdi birkaç dakika evvel. Hayatlarının basitçe kurgulandığını ve bu kurgunun yaradanının da Asperatus olması vurmuştu onları. Henüz fiziksel bir darbe almadan, asıl yarayı farkındalıklarında keşfetmişlerdi. Doğru veya yanlış önemsizleşmiş, amaçsız bir kendini savunma başlamıştı. İnsan doğasında bulunan bu koruma güdüsünün bir benzerini taşıyan farklılar ve diğer kesim ise, bu uyanışla bir takım düşünceler içerisine girmişti. Düşünceler belirsiz ve yine ucu bucağı olmayan tuhaf fikirlerdi. Şüphesiz korkunun yol açtığı ani heyecandan dolayı, vücuda dolan kasvetli hislerdi bunlar. Kendilerine kazınmak istedikleri bir duvar arıyorlardı. 

Biz kimiz?

Ve aslında ne yapıyoruz?

En önemlisi ise, yıllardır tutsak olduğumuz bu varlığa neden baş kaldırıyoruz?

Milyonlarca fikir, aldıkları nefesle hücrelerine ilişirken içlerinden en heybetli olanı öne çıktı gençlerin. Bu Arthur'un arkadaşı Zack'ti. Kıvırcık saçları, beyaz teni, koyu kahve gözleri olan uzun boylu bir çocuktu. Kendisine kardeş bildiği dostunun kaybı, merhametli gencin ruhunu öfke ve hırsla doldurmuştu. 

Zack, birkaç adımda geniş hole çıktığında, diğerleri dikkatle onun hareketlerini izliyordu. Çok sürmeden genç adam önünü arkadaşlarına çevirdi ve sert ifadesini bozmadan konuşmaya başladı.

"Üzülerek söylemek istiyorum ki, artık ne sığınabileceğimiz bir okulumuz ne de yurdumuz kaldı. Korkarım bundan sonra da olmayacak. Bize bu tutsak hayatı dahi çok gören o merhamet yoksunu halkın arasında tükenmek üzereyiz. Evlerimiz ateşe verildi. Ailelerimiz katledildi. Ve bizi dışarıda öldürmek için bekleyen binlerce düşmanımız var."

Bu cümleleri kurarken yutkunma nedir bilmemiş, öfke içerinde, her bir kelimenin üzerine vurgu yaparak konuşmuştu. Sözlerinde acı ve pişmanlık vardı. Ancak pes etmedi ve konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

"Arkadaşlarım! Bizleri yüzyıllardır bu zamansız boyutta yaşamaya mecbur bırakan, bizleri dünyamızdan silip bu dört duvar arasına mahsur eden bu canavarlara asla boyun eğmeyeceğiz! Ne kadar kan dökülürse dökülsün, ne kadar can feda edilirse edilsin asla zaferin inancını kalbimizden silmeyeceğiz! Geride bırakmak zorunda kaldığımız dostlarımızın ruhları üzerine yemin ederim ki, onlarsız bir mevcudiyete, onlarsız bir yok oluşta gözlerimizi açmayacağız. Onlar hep bizlerle ve bizler onlar uğruna bugün dışarıdaki her bir düşmanı teker teker alt edeceğiz. Hiçbirine merhamet etmeyecek, gövdelerinde başları kalan hiçbir canlıya acımayacağız! Tüm uzuvları Herephia'ın soğuk sularında buz tutana değin öldürmeye devam edeceğiz!"

Elindeki kılıcı havaya kaldırdı ve yüksek bir sesle bağırdı.

"Tanrılar şahidim olsun ki, bugün zafer bizim olmadan güneş doğmayacak!"

Zack'in coşkulu bir şekilde arkadaşlarına yön vermesi ile diğer gençler de tıpkı onun gibi ellerini havaya kaldırdı ve son cümleyi yüksek sesle tüm boyuta duyurdu. Herephia'ın buzdan duvarları bu öfke karşısında çatırdamıştı. Yıkımın yankısı ise dışarıdaki Asperatus ordusunu ürkütmüş ve daha da sinirlendirmişti. Öfkeli ordu saldırmak için adeta zaman kolluyordu.

Bir köşede sessizce olanları izleyen Mehir ise oldukça düşünceliydi. Ne yapacağını, bundan sonra neler olacağını bilemeden sessizce olanları izliyordu. Belki de kavradığı gerçekler, mutluluk dolu geleceklerine dair olan tüm umudunu yerle bir etmiş ve onu amaçsız bir bekleyişin pençelerine atmıştı. Düşünemiyordu. Düşünse dahi bir sonuca varamıyordu. Tuhaf bir döngünün içerisinde kalakalmıştı. Öyle ki, Zack'in konuşmasının içerisinde ismi geçene kadar hiçbir şeyi duymamıştı.

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now