❄ 74. BÖLÜM ❄

1.5K 182 17
                                    

"Yani siz de," diyebildi genç kız devamını getiremeyerek. Bayan Hemmings ise gayet rahat bir hareket ile masasının sol köşesinde bulunan çekmeceyi açtı ve içerisinden beyaz bir kumaş peçete çıkardı. Narin elleri ile yanaklarından akan sıvıyı silerken derin bir nefes almış, karşısında merakla, işiteceği cevabı bekleyen kıza bakıyordu. Sakin tavırlarla katladığı peçeteyi avucunun içine hapsetti. İki ufak adımla koltuğuna yerleştiğinde ise sırtını geriye yaslayarak "Evet." Dedi.

"Öyleyse, hakkımdaki çoğu şeyi biliyor olmalısınız."

"Elbette."

"İnsanların canını almakla mı görevliydiniz?"

"Kısmen."

"Bana neden kendi hayatınızı anlatıyorsunuz?"

Koltuğunda hafifçe dikleşen Bayan Hemmings, Mehir'in sabırsızlığına kaşlarını çatarak "İkinci ricamı unutuyorsunuz genç bayan," dedi. Mehir ise buna pek de aldırmış görünmüyordu. Yine de merakına yenik düşüp, bilmesi gereken her şeyi dinlemeye koyuldu.

Bayan Hemmings, yorgun bir iç geçirme ile yarım kaldığı konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

"Biz farklılar insan olarak doğarız Mehir. Her birimizin biyolojik aileleri vardır. Tıpkı insanlar gibi. Bunu hiç kimse inkâr edemez. Bu sebeple, bazen usta bir şekilde gizlenmiş oluruz. Kimsenin ruhu duymaz. Taşıyıcı aileler sayesinde dünyaya geliriz fakat bu demek değildir ki, senin yeşermeni sağlayan tohum, öz ailen olarak bildiğin kişilerde. Aksine, belirli bir zaman diliminde doğabilmemiz için programlanırız çünkü farklılar hamile kalamaz."

Bir süre kendisine boş bakışlarla bakan kızı süzdü ve o an, daha açıklayıcı olmaya çalışarak devam etti.

"Farz et ki, bin dokuz yüzlü yıllarda yaşayan bir farklısın ve birisiyle birlikte oldun. Ne yazık ki, bedeninde gelişmeye çalışan o farklıyı doğuramazsın çünkü buna kalkışman demek, henüz doğmamış çocuğunun ölmesi anlamına gelir. Bu sebeple biz farklılar, tohumlarımızı belirli yıllara programlar ve taşıyıcı veya elçi olarak adlandırdığımız ailelere teslim ederiz. Zamanı geldiğinde de, onları insanların arasından çekerek, daha güvenilir olan farklıların arasına alırız. Bu döngü, dünyanın istilasından bu yana, böyle devam ediyor."

Kafası karışan Mehir alayla gülümsedi. Sanki iğrenç ve korkunç bir şaka yapılmış gibiydi ve tanrı biliyor, Mehir şakalardan nefret ederdi. Özellikle de içinin buz kesmesine sebep olanlardan.

"Ve siz de benden tüm bu saçmalığa inanmamı bekliyorsunuz öyle mi?"

"Saçmalık dediğin şey, biz farklıların neslinin devamını sağlıyor."

"Size inanmıyorum."

Bayan Hemmings belli etmemeye çalışsa da sıkılgan bir nefes verdi ve koltuğunda, hafifçe doğrularak ayağa kalktı. Az önce dikkatini çeken buzdan dolabın kapağını açtı ve içerisinden oldukça geniş, ansiklopediyi andıran bir kitap çıkardı. Elindeki kitabı büyük bir gürültü eşliğinde masaya bıraktığında, genç kız ürkmüştü. Vakit kaybetmeden yerine oturan kadın, aynı hızla kitabın üzerine elini koydu ve kalın, gümüş kapaklı defter sanki şifresi girilmiş gibi hızla açıldı. Bayan Hemmings, defterin kalın sayfalarını, esintiler eşliğinde çevirirken bir sayfada durdu ve istediğini bulmanın sevinci ile gülümsedi. Defteri, Mehir'in görebileceği şekilde ters çevirip "Bunlar, ailen." Dediğinde, gözlerini önünden çekip bakışlarını yukarı kaldırmıştı.

Mehir ise bu kadar hızlı bir açıklama beklemediği için şaşkındı. Asıl şaşkınlığı ise, kendisine benzeyen bir kadının, Ceyhun'a benzer bir adamın koluna girerek çektirdiği fotoğraftı. Giydikleri kıyafetler fazlası ile gerçekçiydi. İnsani bedenleri, bulundukları oda... Bu karede tuhaf olan hiçbir şey yoktu. Bir kusur aramadan edemedi. Bu tezi çürütecek her hangi bir şey ancak yoktu. Ne bu fotoğrafta, ne de diğerlerinde.

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now