❄ 42. BÖLÜM ❄

1.8K 225 38
                                    

Kulaklarını bocalayan alev sesleri, kapalı gözlerindeki karanlığa yer yer kızıllık serpiyordu. Burnuna dolan duman kokusu, çıtırdayan ağaçlar, yangınına eşlik eden yırtıcı kuş sesleri... Bir felaketin ortasında kurtarıcısını beklemeye devam etti. Bir ihaneti daha, ne önceki hayatı ne de bundan sonraki yaşamı kaldırabilirdi. Bir kez yanmıştı, Mehir. İkinci derecede bir yanığın dağınıklığını henüz toparlayamamıştı bile. 

Yeşil gözlerini usulca araladığında nefesine karışan duman ile öksürdü. Kanlanmış, çamur benzeri toprağın üzerine dağılan küllü kumral saçlarını, bir iki santim farkla kaldırdı. Yeşil gözlerinin içinde harlanan alevler etrafını çevrelemişti. Ellerini yere değdirerek parmakları üzerinde doğruldu. Artık uyuşmuş olan dizini kendine çekti ve bekledi. Bekledikçe de gerçekler yüzüne bir bir indi.

O gelmeyecekti.

Bitmişti, her şey.

Gözlerinden usulca damlayan tuzlu göz yaşı, dudağına doğru süzüldü. Çekti içine, Mehir. Yüzündeki acı dolu gülümseme, dudaklarının titremesine engel olamamıştı. Kanayan tırnakları, yaralı bacağı, kalbindeki acının yanında hiçbir şeydi. Yine kandırılmıştı ve Mehir pes etmeyerek, her kandırılışının ardından özür beklediği gibi tutunuyordu umutlarına. Ama o tokat, acıya yön vermeden iniyordu suratına. Özürlerden nefret edişini avaz avaz haykırıyordu.

Titreyen dudaklarına çarptı, bir göz yaşı daha.

"Ben bunları hak etmedim."

Yorgun bedenini, yarım destek aldığı dizlerini bıraktı. Yeniden düştü toprağa.

"Hak etmedim."

Tiz bir hıçkırık koptu boğazından.

"Hak etmedim..."

Alevlerin üzerinde dolu dolu parlayan gözlerini sıktı ve bir damlanın daha kanlı çamura düşmesine izin verdi. Sesi de bedeni gibi algılarını yitirirken son kez konuştu. 

"Hak etmedim..."

"Hak ettin."

O sesi dinledi ama gözlerini açamadı. Hıçkırmak ve acı içinde kıvranmakla meşguldü çünkü. Bedeni değil, yüreği kanıyordu.

"Hak ettin çünkü sen koca bir yalancısın. Sözünü tutmadın, küçük. Ve ben sözünü tutamayan insan müsveddelerinden nefret ederim."

Bir damla daha karıştı, yaşlı gözlerinden toprağa. 

"Kurtulamayacağız, Mehir. Beni sen kurtaramayacaksın. Sen o kadar zavallısın ki, bedenine hakim bile olamıyorum ve bu beni çıldırtıyor. Çelimsiz bedenin, işe yaramaz beynin... Euryale sırf bu yüzden seni seçti. Artık farkındayım. Bin ruh çok fazla ve ne benim beklemeye ne de senin işimizi hızlandırmaya mecalin yok." Kulaklarında uğuldayan sesi, evinin başında dönüşünü hissetti genç kız.

"Ne planladığınızdan haberim olmadığını mı sanıyorsun, ha?! Sen beni öldürmeyi, ortadan kaldırmayı seçtin. Oysa ben, senin sürünmemen için onca yıl gücümü harcadım. Bitti! Bitti anlıyor musun? Ben iki boyutta sıkışmaya, ölümünden sonra yeni ve güçlü bir bedene girmeye hazırım. Tek kurtuluşum ölmen ve sen de şimdi yanarak öleceksin. Artık yokum küçük kız. Aciz bedeninle cayır cayır yan."

Gözleri daha da sıktı, Mehir. O, bütünü bellediği bir kötüyü kabullenmişti. Aç gözlü olmasını yadırgamadan üstelik. Her şeyim demişti. O olmadan yaşayamam demiş, Nolan'ı çiğnemişti ve şimdi bitmişti. Bir umut yaşasa bile ruhen de bitmişti. Bedenen de...

Kapadı, kaderine gözlerini. Karanlığı üstüne örttü. Varsın aydınlık can almaya devam etsindi. Mehir bitmişti.

***

Asperatus Nevm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin