❄ 22. BÖLÜM ❄

2.4K 270 31
                                    

Gözlerini, sakinleşmeyi umut ederek hızla kapadı ve derin bir nefes aldı. Titreyen ve kasılan vücudu gevşeyip rahatladığında koyu mavi gözlerini, görmek istemediklerinden çekinerek, bir yandan da delirdiğini düşünmemesini sağlayacak o görüntüleri yeniden görmeyi dileyerek usulca araladı. Kirpikleri birbirinden çözülürken gözleri önce siyah botlarını buldu. Akabinde, siyah takım pantolonuna doğru yavaşça yol aldı.

Heyecandan ve endişeden titreyen ellerine ve bacaklarına lanet ederek başını hızla kaldırdı. Bir korkak gibi davranması saçmaydı. Geleceğin o asil kuşu da böyle davranırsa yanında olacak kişiler kim bilir nasıl davranışlar sergilerdi?

O. Patriam'ın, koca bir gezegenin veliahtıydı. Hiçbir şeyden korkmaması ve bu tür yaratıkların üstüne gitmesi gerekirdi. Öyle ise neden yeni yetme bir genç gibi davranıyordu? 28 yaşında bir Eğitmen'in göstereceği hareketleri sergilemiyordu?

İnsanların dünyasında, tıpkı onlar gibi olmaya mı başlamıştı? Bir korkak gibi, insan olmayan, kendisini tanrılaştıran bir varlığa itaat eden o ucube canlılar gibi yaşamaya alışmış mıydı?

Bu denli rezil miydi? Bu kadar mı düşmüştü?

Kendisine yakıştırdığı insan figürü ile kaşları hoşnutsuzluk içinde çatıldı. Dudakları tiksinti içinde bükülürken başını hızla kaldırdı. Sertleşen el boğumlarının, genç kızın bembeyaz boğazına yapışması saniyesini almamıştı.

Ancak beklediği görüntü bu değildi. Ya da buydu. Bilemiyordu. Tanrılar aşkına! Deliriyor muydu?! Bu distopya, bu dünya, bu yönetim, bu hükumet yüzünden kafayı mı yiyordu?!

Muhtemelen havasızlıktan, kocaman açılan yemyeşil gözleri ve yavaş yavaş renk değiştiren yüzü ile kendisine bakan Mehir, ellerine asılmış indirmesi için adeta mücadele veriyordu. Elleri titriyor ve Oyuncu'nun sert parmaklarına çarparken bir kuşun çırpınışları gibi tenini okşuyordu. İrileşmiş, koyu yeşil gözlerinden bir damla, sıkmakta olduğu kalın ve mor dudaklarına doğru usulca kayıp akabinde ellerine düştü. Tenine çarpan yaş, ellerinden sonra tüm uzuvlarını yaktı. Belki de çoğu şeyin ifadecisi o bir damla yaş, ellerinden kollarına kayarken Oyuncu'nun teninde kaybolmuştu.

Bir adam... Bir kadının... Müebbet yattığı, gönül mahkemesinden firar eden acıların bir kısmını, kendi kalbindeki acıların yanına koymuştu. Acıların örttüğü duyguların bir kısmı, kendi acılarında törpülenirken sıcacık bir dalga, daha önce hissetmediği bir yanının tarif edemediği bir duygu ile karışmasına yardımcı oldu. Usulca sızmıştı iliklerine...

"Lütfen..." Ufak eller, büyük ellerin baskısına direnmeyi kesip yavaşça ellerini çektiğinde, genç adamın şaşkınlıkla gevşeyen yüzüne doğru yalvarırcasına fısıldamıştı. Ne için diliyordu kendisinden böyle bir şeyi? Daha doğrusu, ne diliyordu? Neden 'lütfen' diyordu?

Gördükleri gerçek miydi?

Ya da canını yaktığı için mi böyle davranıyordu?

Bilinmezlikler yeniden sinirlerini bozarken genç kızın boynundan parmaklarını kaydırdı. Elini ansızın cebine attı ve silahını hızlı bir şekilde yatağından çekti. Hareketlerini kendisi bile takip edemezken, tetiğin metalik sesi, efil efil esen rüzgarda dalgalandı.

Korku, heyecan, gerilim... Duygular dört bir yanı esir alırken öğrencilerden şaşkın nidalar yükseliyordu. Bakışlar, sağa doğru hızla çevrilmiş ancak yerlerinden kımıldayamamışlardı. Korku dolu bakışlarla eğitmenlerine bakıyorlardı. Böyle olacağını bilselerdi, bu kadar ileti girmezlerdi şüphesiz. Bir kahkaha, az sonra birinin canının sebebi olacaktı.

"Nesin sen?"

Oyuncu, karşısında titreyen kızın anbean gevşeyen yüzüne ve ardından büründüğü maskesinin getirdiği o duygusuz ifadelerin hareketini izledi. Mehir, az önce akıttığı damlaya ve korkusuna rağmen yine kibirle yüzüne bakıyordu. Ancak bu seferki davranışındaki gariplik gözünden kaçmamıştı. Tüm ruhsuzluğuna rağmen, gözlerindeki telaşı görebiliyordu. Bedeni ele geçirilmiş ve kontrol altına almaya çalışır gibiydi.

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now