❄ 33. BÖLÜM ❄

2.2K 295 57
                                    

"Tanrım! O şey üstüme pisledi. İnanabiliyor musun, Mehir? Benim üstüme ya. Benim!" 

Hannah'ın ağlamaklı sesi, odadaki kızların kulaklarını doldurmuştu. Ellerini kaldırarak saçlarına geçirdiğinde, Mehir, onları umursamayarak defterine bir şeyler karalamayı seçti. Kira saçlarını tarıyor, Doris ise her zamanki şenliği ile arkadaşına gülüyordu. Aslında onun güldüğü şey Mehir'in şu anki yüz ifadesiydi. Çünkü karşısında, beline kadar inen dalgalı dağınık saçları ve kakülünün altında soğukça parlayan yeşil gözleri ile dudağına indirdiği düz bir çizginin, inanamıyorum ifadesini etrafına sunuşu vardı ve bu ifade ciddi anlamda ödüllüktü.

"Dedim ama ben ona. O kas yığınına dedim. Ben bu kuşa bakamam dedim. Ama o ne yaptı? Ne yaptı, Mehir?! Benim pamuk kalbimi kullanarak fırsatçılık yaptı."

Yatağında tepinen Hannah'a tek kaşını kaldırarak baktı, Kira. Arkadaşı, içeri giren Nolan ve Arden'i fark etmemiş, yastığını kafasına basıyordu. Yetmiyor, nefesini tutarak pancara dönüyordu. Kira, fenalık geçiriyor gibi elleri ile kendisini serinletmeye çalıştı. Baktı yine olmuyor. Dayanamayıp çıkıştı arkadaşına.

"Yeter ama! Fenalık geldi artık."

Hannah, başını yastıktan kaldırmadan söyleniyordu. Kıvırcık saçlarının her biri yatağının üzerine dağılmış, esmer teni ile tam bir periyi andırdığı gözle görülür bir gerçekti. Lakin bu peri, şu anda şüphesiz bir ölüm perisiydi.

Boğuk çıkan sesinden dolayı başını hafif kaldırdı ve "Anne dedi ya. Anne! Kuş konuşunca az daha altıma ediyordum, Mehir! Ben daha 20 yaşındayım. Ne annesi? Ay bak yine tansiyonum düşüyor." Bayılır gibi yaparak yeniden başını yastığa gömdüğünde, az evvel içeri giren Poyraz, kızın söylediklerine gülümsemişti.

Elindeki defteri sinirle kapatan Mehir, sıktığı dişlerini birbirinden ayırarak ilk defa konuştu. Bu çıkışı içerideki herkesi şaşırtırken Hannah'ta yine tık yoktu. Kız, taramalı tüfek gibi bütün sövgülerini arkadaşlarına takdim ediyordu.

"Tüm bunlardan bana ne?" dedi, Mehir.

Poyraz'ın sert görünümünden dışa çıkan kahkahaya başını çeviren Mehir bu seferde hiç suçu olmayan oğlana ters ters bakarak çıkıştı. "Bunda gülünecek ne var?" Mehir'in sözleri, bıçak olup Poyraz'a tak diye saplanmıştı. Bir insan ne kadar sinir, ne kadar uyuz, ne kadar bencil olursa, hepsi bir araya gelip Mehir'e işlemişti. Ağız tadı ile eğlenemiyordu bile.

"Ne yapayım Hannah? Seni annesi gibi sahiplendi." 

Nolan, yüzüne üzgün bir ifade geçirip kızın gönlünü almaya çalıştığında, Hannah duyduğu sesle durakladı ve akabinde delirmiş gibi kaldırdı başını. Arkasına dönüp kahverengi saçlarını arkasına attığında yüzünde öfkeli bir gülüş vardı. İnanamıyordu tüm bu olanlara.

"Ben annemin üstüne işiyor muyum?" 

Elleri belinde kurduğu cümleye, Poyraz cevap verdi. "Bir zahmet yani." 

Başını çarpılmış gibi Poyraz'a çeviren Hannah, ellerini gözlerine perde ederek ağlamaklı sesi ile Kira'nın yanına gitti. "Neydi benim günahım? Neydi benim çilem? Neden ben?" Kira'nın omzuna başını koyup dertlenmiş bir havaya giren Hannah'a daha açıklayıcı bir şekilde konuştu, Nolan.

"Bak. O sadece göz yaşıydı, tamam mı? O kuşlar, içtikleri kanı dışarı atıyorlar. Yani kimse sana böyle aşağılayıcı bir şey yapmadı. Sakin ol." Hannah'ı sakinleştirmeye çalışırken söylediği cümlelere tükürmeden edememişti, genç adam. Kızların hareketleri gerçekten çekilmiyordu. Mehir'i nasıl çektiği de ayrı bir soruydu aslında.

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now