❄ 13. BÖLÜM ❄

3.1K 318 49
                                    

Mehir,dün yaşamış olduğu olaylara rağmen oldukça rahat hareketlerle çalışma binasına doğru ilerliyordu. Koca bir beton yığınından ibaret olan, kutuya benzer binaya sinirli bakışlar atarak elleri cebinde birkaç gencin arasından geçerek kapıya ulaştı ve çevresine fazla takılı kalmadan içeri girdi. Kendisi dışında herkes buradaydı. Onun geldiğini fark etmemişler, kurdukları gruplarla sohbet ediyorlardı. Mehir onları umursamadı. Zira içindeki şeytan, bağıra bağıra, onların birer deri yığınından başka bir şey olmadıklarını söylüyordu.

Sıranın sonuna geçti. Elleri cebinde, başı dik bir şekilde bakışlarını kendini beğenmiş adama dikti.

Yanındaki askerlere talimatlar yağdırıyordu. Saçları dün gece gördüğünden daha açık bir renge sahipti. Koyu kahve tutamlar, oysa gece katran karası görünmüştü Mehir'e. Ancak gözleri yine de rengini koruyordu. Lacivertti. Siyah bir suya daldırıp çıkarılmış gibiydi. Beyaz tenine tezat bir şekilde birkaç siyah saç tutamının altında gölgeleniyordu.

Dün gece yaşadıklarını aklından çıkaramıyordu Mehir. Onu azarladığı yetmezmiş gibi, bir de saçma sapan şeyler söylemişti. Az daha her şeyi öğrendiğini düşünecekti. Oysa insanların gerçek kimliğini öğrenmesi bu dünyada isteyeceği en son şeydi.

Mehir daldığını, Oyuncu'nun kalın sesini işitir işitmez fark ettiğinde ayıldı ve bakışlarını yeniden Oyuncu'ya çevirdi. Askerleri göndermiş, kalabalığın karşısında yalnız başına duruyordu.

"Dün yaşanan olay bizi değil, İsimsizleri ilgilendiriyor. Bu yüzden işlenen cinayeti aranızda fısıldaşarak etrafa yaymak yerine kendi işinize bakın. Bir ay sonra arenalara çıkacaksınız, orası buradan da beter."

Grubunu uyaran adamın söyledikleri Mehir'in dikkatini çekmedi. Yine transa geçmiş, konuşmanın bitişini bekler olmuştu.

"Oyun altı aşamadan oluşuyor. İlk aşama kara ormanda geçecek." 

Oyuncu, kendisini sessizce dinleyen gençlerin kafasının karıştığını düşünerek ekledi.

"Bu orman yapay. Serada yetiştirilmiş olan bitkileri bilim adamları geliştirdi. Asperatus'ta görecekleriniz oradan da muhteşem. Demem o ki, kara orman tahmin edemeyeceğiniz tehlikelerle dolu. 301 kişiyi bu ormanın kucağına terk edip içinizden sağ kalanlarla yeni etaba geçeceğiz."

Ellerini pantolonun cebine yerleştirip çenesini olabildiğince gevşetti.

"Geçen yıllarda ne kadar kişinin sağ kalıp kalmadığını karıştırmayacaksınız, kurcalamayacaksınız. Çünkü sizler, onlar değilsiniz. Gruptan bir kişinin bile bu işe giriştiğini görürsem, onu yaşatmam. Anlatabiliyor muyum?"

Soru dolu bakışları gençlere kesin hüküm verirken "Evet. Efendim." korosu ile başını aşağı yukarı tatmin olmuş gibi salladı. 

"Diğer aşamaları yeri geldiğinde anlatacağım. Şimdilik odak noktamız kara orman." Bir elini cebinden çekip devam etti. "Öncelikle tehlikelerden başlayacağız." Elini 'oturun' komutunu yad ederek öne doğru uzattığında gençler lafı ikiletmeden oturdu.

"Kara ormandaki oyun, üç etaptan oluşuyor. İlk etap, korkularınız üzerine kurulu. Sizin bile bilmediğiniz, bilinçaltınızda uyuyan korkular bunlar. Rüyalarınızda yeşeren, yaşadığınız gerilimlerle beslenen karabasanlar. Asperatus bekçilerinden bile korkunçlar. Nerde, ne zaman, meydan okuyacağını bilemezsiniz. Sen nefes alırken de alabilir canını, sen her şey bitti derken de."

Meraklı gözler çoğalırken, gençlerin içlerine yerleşen korkuyu hissedebilmişti.

"En korkusuz savaşçının bile içinde bir korku mevcuttur. Ölüm korkusu, kan korkusu, sevdiği birini kaybetme korkusu... Bu korkular zaman içinde, içinizde birer canavarı oluşturur. Korkarım sizlere korkunuzu yendirecek hiçbir eğitimde bulunmayacağım ama onlarla baş etmeyi öğreteceğim."

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now