❄ 48. BÖLÜM ❄

1.6K 217 8
                                    

"Sizi dinliyorum."

Önünde duran sekiz gencin her birinin korku dolu bakışlarında gezdirdi, kahverengi gözlerini. Beline kadar inen kumral saçlarının bir kısmını, başının hemen arkasında ufak bir at kuyruğu yapmıştı. Asker yeşili pelerini yaslandığı koltuğa yayılmış, koyu kahve takımı gözlerine ürkütücü bir hava katmıştı. Ellerini masasının üzerine yaslayıp öne doğru eğildiğinde, Poyraz, eğitmenine bakarak gerilmişti.

"İlk kendi öğrencimden başlamalıyım, ha? Ne dersin Poyraz?"

Gerilen çenesi, ince dudaklarından çıkan birkaç tıslama ile daha da gerildi. Kaşlarını çatarak, öğrencisine baktığında, Poyraz alelacele konuştu.

"Bir daha olmayacak, efendim. Size söz veriyorum. Böyle bir şeyi bir daha aklımızın ucundan bile geçirmeyeceğiz."

Başını aşağı indirdiğinde yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. Elinin altındaki gümüş halka ile korkutucu bir ritm tutturmuştu. Hareketleri rahattı ve bu rahatlık öğrencilerin yutkunmasına sebep oluyordu. Yavaşça elindeki gümüşü yerine bıraktı ve ayağa kalktı. Geniş cüssesi giydiği pelerinle daha büyük bir hal almıştı. Her attığı adımda, gerilen ortam bir tık daha geriliyordu. Keskin bakışları ilk Nolan'ı buldu. Adımlarını durdurdu ve kendisine bakan mavi gözlerdeki rahatlığa alayla güldü.

"Tıpkı onun gibisin," dedi sesine yansıyan rahatlıkla. "Ama o, böyle bir rezilliği asla yapmazdı." Yüzündeki ifade artık aşağılar nitelikteydi.

Bakışları, Nolan'ın yanında duran garip kıza kaydı. Arkadaşının, bir hiç uğruna hayatını tehlikeye attığı kıza. Gözlerine bakmaya bile tenezzül etmiyordu, Mehir. Sanki bir iki dakika sonra şu kapıdan elini kolunu sallayarak çıkacak gibiydi. Duygusuz bağırmış, çağırmış... Kimin umurundaydı, değil mi? Kibirli gözlerini kısarak yeşil gözlere baktı.

"Mehir..." dedi, fısıltıyı aratmayan ses tonu ile.

Yeşil gözler kendisine boş bir şekilde çevrildiğinde gözlerini aşağılara indirdi. Kalbinin üzerindeki mühre odaklandığında durdu ve gözlerini kıstı. İç içe girmiş iki üçgen tıpkı bir yıldızı anımsatıyordu. Damgalanan yer, koyu kırmızı çizgilerle kabuk tutmuştu. Bakışlarını çekmeden mırıldandığında öğrencilerin gözleri kendisini buldu.

"Damganın neden kalbinin üzerinde olduğunu hiç düşündün mü?"

Kahverengi gözler, yukarılara çıkıp yeşil gözlere odaklandı. Alabildiği tek cevap ise bir omuz silkmesi olmuştu. Genç kız kendi sesinden bile duygusuz sesi ile umursamazca konuştuğunda tek kaşı havaya kalktı.

"Nerede olduğu umurumda değil."

Güldü. Yüzünde anlam veremediği bir gülümseme oluşmuştu.

"Küstahsın," diyerek bir adım yaklaştı. Dağınık kahkülün altında boş boş parlayan yeşil gözlere baktı. "Ve küstah insanların yeri, hilebazların yanı."

Kızın yüzündeki beyazlık, göz altındaki morluğu bir kat daha ileri taşımıştı. Gamzesine yayılan ölümcül gülüşü ile konuştuğunda genç kız tarafından kale alınmadığının farkına vardı ama kafaya takmadı.

"Bir kalbin yok."

Mührü başı ile işaret etti.

"Duygusuzsun."

Bakışları yeniden yeşil gözleri buldu.

"Arkadaşlarını koruyamayacak kadar korkaksın."

Başını Poyraz'a çevirdi ama Mehir'in yanından ayrılmadı.

"Vicdanına uyguladığın katı kuralların var."

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now