❄ FİNAL PART III ❄

2.4K 136 85
                                    

Mehir büyük sarsıntı ile yere çakıldığında, boynundan başına doğru bir yılan gibi nükseden acıyla yerinde kıvrandı. Sıktığı dişleri ve bedenini taşımak için yeri avuçladığı elleri titriyordu. Göğsüne giren akımla nefesini yuttu ve ağır soluklar eşliğinde gözlerini araladı. Yorgun kirpikleri, az önce yaşananları anlamlandırmak istercesine çırpınıyordu.

Ölmüştü.

Ölümünü ve daha sonrasında yaşanan her şeyi görmüştü.

Şimdi ise beyaz bir odadaydı. İçeride adını koyamadığı onlarca beyaz eşya vardı. Yukarıdaki aydınlatmadan, duvarlardaki simgelere kadar her şeyiyle bembeyaz bir odadaydı. Sol tarafında hastane yatağına benzer bir yatak vardı. Rafları açık olan birden fazla dolap, yine beyaz kapaklı kitaplar ve kıyafetlerle dizayn edilmişti. Sağ tarafında bilgisayar, ona bağlı makineler ve yatağa bağlı sayısız beyaz kablo vardı. Karşısında ise bu iki eğreti yakayı buluşturan bir kapı vardı. Şüphesiz bulunduğu odadaki berraklığı bozan tek renkti kendisi.

Görüntü zihnini öyle uyuşturmuştu ki kulaklarına ilişen sesi zar zor duydu.

"Ayağa kalk."

Kalın ve tok sesi işittiğinde boğukça öksürdü ve korku içinde ileri kaçtı. Başı hızla geriye atıldığında ise odada yalnız olmadığını anlamıştı. Karşısında saçlarından tenine, dudaklarında gözlerine kadar beyazlar içinde bir adam vardı. Mehir sanki daha az korkuyormuşçasına biraz daha korktu. Bu duygu ona yabancıydı.

"Ayağa kalk," dedi adam.

Mehir, ağzının içerisinin de beyaz olduğu kanaatine vardığı adamın sözlerine itaatsizlik etmeden çabucak ayaklandı. Kalbi deli gibi çarpıyor, bu lanet olası yerde ne halt yediğini düşünüyordu.

"Yaklaş."

Kaşlarını dehşetle kaldırdı Mehir. Bedeni ister istemez gerilemeye başlamıştı. Başını iki yana korku içerisinde sallıyordu.

"Yaklaş!"

Adamın gürleyişini duyduğunda yerinde sıçradı. Ellerini kulaklarına attı, gözlerini kapadı ve deli gibi bağırmaya başladı. "Lütfen beni öldürme! Lütfen beni öldürme! Ne istersen yaparım! Yalvarırım-"

Daha fazla konuşamadı. Çünkü dudakları yok olmuştu. Gözlerini dehşetle açan Mehir karşısındaki adam ile gözgöze geldi. Çenesi titriyor, soğuk soğuk terliyordu.

"Sen zaten ölüsün."

Mehir'in yüzüne tokat gibi çarpan bu kelimeler çılgın davranışlarını bir mıknatıs gibi çekip aldı. O gerçekten de ölmüştü. Burada ne zamandır bulunduğunu bilmiyordu lakin yaşanan her şey dün gibi aklındaydı.

"Şimdi yaklaş," diyen adamın sözlerini kendisinden beklenmeyen bir sakinlikle karşıladı ve ona doğru usulca yaklaştı. Her adımda ayrıntıları daha fazla gözüne çarpan tuhaf adamın ne kadar korkunç göründüğüne tanık olmuştu. Cinsiyeti olmayan çıplak bir insan figürünü andırıyordu. Sesini duymasa onun bir erkek olmadığını bile düşünebilirdi.

Gözlerine odaklanan adama dikkatle baktığı sırada, zihninden bir film şeridi geçercesine adamı, yaşadıklarını ve tanık olduğu onca ölümü düşündü. Fakat adamın parmakları havalanıp şakaklarına değdiği anda her şey son buldu, görüntüler zihninden siliniverdi.

Dudaklarındaki bağ çözülüvermiş, yaşanan onca trajik olay sonrası kötümseyen bedeni normale dönmüştü. Sarhoş olmuş gibi bir uyuşukluk hâkimdi vücudunda.

"Otur," diyerek dudaklarını aralayan adamın sözlerini bu kez ikiletmedi ve gözüne ilk çarpan şeye, yatağa oturdu.

Konuşmak istiyordu fakat üzerindeki sersemlik buna engel oluyordu. Bu yüzden karşısında duran adamın söyleyeceği şeyleri dinlemeye koyuldu.

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now