❄ 32. BÖLÜM ❄

2.1K 221 33
                                    

Güneş'in bunaltıcı etkisinin üzerinden kalktığını hisseden Mehir, kendisine seslenen adamı umursamamaya çalıştı. Çekebildiği kadar havayı ciğerlerine doldurdu ve sabır diledi. O sinirlenmezdi, ağlamazdı, gereksiz yere her şeye sevinmezdi de. Doğasını alt üst etmeye çalışan bu kişiyi ise bir an önce yanından def etmeliydi. Çünkü Mehir, bu oyunun sonunu görebiliyordu.

Ya Mehir, Oyuncu'yu öldürecekti.

Ya da Oyuncu, onu.

"Sana söylüyorum." diyen adamın sesine kulaklarını tıkadı. Yönünü çoktan arkaya dönmüş Nolan'ı kale almayarak tekrardan nefes aldı ve mimiklerini düz tutarak arkasını döndü. Boş ve duygusuz bakan yeşil gözlerini mavilere eklediğinde "Tamam." dedi. Sabit çıkan sesinde hiçbir hissiyat yakalanamamıştı.

Karşısındaki kıza baka kalan Oyuncu, sabah yaptıklarının pişmanlığını duysa da bu karışıklığı aklından çıkarmaya çalıştı. Mehir'in dağılmış yüzünün, boynundaki ve kalbinin üzerindeki yaraların sahibi kendisiydi ve yaptıkları kısa bir anlığına da olsa içini burkmuştu. Yine de unutmak istedi o an. Eğer Ruh haklı ise, Mehir tehlikeliydi ve en son isteyeceği şey bir sorunla daha uğraşmaktı.

Keskin bakışlarını genç kızdan çekip yeniden kardeşine yönlendirdi. Kendisini suskunca dinleyen Mehir'i görmezden gelmeyi seçerek ellerini kaldırdı ve "İçeriye." dedi. Sesindeki düzlük Nolan'ın öfkeli gözlerinde yeniden harlanmıştı. Kardeşinin kendisine öfke kusacağı sırada arkasını döndü ve "Ölmek istemiyorsanız, aylak aylak gezeceğinize antrenman yapın." diyerek kendine has önerisini sundu.

Bu önerinin, arkasında bıraktığı ikiliyi ayırmaktan başka bir işe yaramayacağının kendisi bile farkına varamamıştı. Bu farkında olmazlık, ileride yaşatacaklarının yüzde biri bile değildi.

***

Günler geçip yerini yüksek bir korkuya bıraktığında bir yanda üstlerden habersiz çalışmalar sürüyor, diğer yanda ise gizli saklı planlar yapılıyordu. Birbirini geçmek isteyen kişilerin çıkar dolu hareketleri kimsenin ruhunda duyulmazken, çoktan ölüm çanları çalmaya başlamıştı. Bir dehşet ahdi okunup katliamı çağırdığında bu distopyanın gerçeklerini de gün yüzüne çıkaracaktı, elbette. Oyunun üstüne, oyun oynanan Asperatus'ta akılları varsa kendilerinden başka kimseye güvenmemeleri gerekiyordu.

Ancak bazıları için durum geçersizdi. Yarın oynanacak olan oyun için şimdiden planlar yapılmış, ölüm listesi bile hazırlanmıştı. Mavris'in ve Asperatus'un konuk olacağı bu kanlı oyunda akılları varsa gözü açık olurlardı. Çünkü, kurdukları plan ellerinde patlar ve görevlerinden olurlardı. Bunu farkında olan General, nefesini içine çekerek yeniden konuşmaya başladığında, sözcüklere hayat veren nefreti duvarlara çarpmıştı.

"Kız çok şey biliyor, Hector." Toplantı odasındaki masanın baş köşesine kurulmuş olan General, karşısında oturan adamın düşünceli tavırlarını alaşağı etmek için konuyu açmaya çalıştığında odada yalnızca ikisi vardı. Bu konu oldukça özel olduğu için Amelia ve Garould'ı yanlarına almamıştı. Çoğu kişiden gizli, Mehir hakkında çıkarımlarda bulunmaya çalışıyordu.

"Farkındayım." demekle yetindi, Hector. Duruşunu bozmadan, gözleri kısık bir şekilde elindeki bardağı inceliyordu. Aklının boşluğu ile kafasını sallayarak düşüncelerinden uzaklaştı ve devam etti. "Bir katili Asperatus neden seçer aklım almıyor? Belki de amacı, bu seneki oyunun daha fazla kanla sonuç bulması."

"Olabilir." diyerek, Hector'u onaylayan General, ellerini birbirine dolayıp masaya koydu ve daha kararlı bir şekilde çözümü komutana sundu. "Bu işimize yarayabilir. Sonuçta kız Oyuncu'nun grubunda. Yani kazanırsa, daha rahat bir şekilde Kanadotis Kraliçesi ilan edebiliriz."

Asperatus Nevm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin