❄ 44. BÖLÜM ❄

2.1K 243 25
                                    

Nutku tutulan genç adam bir müddet arkasına dönmeden bekledi. Dönemedi. Yutkunmakla yetindi. Kulağını teğet geçen nefes seslerini hissetmemeye çalışsa da başarılı olduğu pek söylenemezdi. Uzun parmaklarını saçlarına götürdü ve nefes aldı. Tek dileği, konuşmasının başını duymamış olmasıydı.

Rahat bir tavırla ellerini cebine koydu ve döndü. Hareketlerindeki telaş, eser yok denecek kadar azdı. Bakışları, duygusuzca yerinde kendisini izleyen kızı bulduğunda "Uyandın." dedi. Siyah saçlarına çarpıp odaya düşen akşam güneşi Mehir'i görmesini zorlaştırıyordu. Genç kızın yüzüne vuran aydınlıkta, koyu küllü kumral saçlarını yalayan turuncu rengin sakinliğinde, bir bitkinlik sezdi. Elleri karnının üzerinde, başı kendisine çevrilmiş, yorgun yeşil gözlerle hummalı hummalı bakıyordu. Ne bir sinirlenme, ne bir alınma... Hiçbir şey çıkaramamıştı.

Belli ki duymamıştı. Duysa da aldırış etmemişti.

Bu düşünce neden canını sıkmıştı?

"İnanırdım çünkü...." Mavi gözlerine bitap bir şekilde bakan yeşil gözler buğulandı. Kansızlıktan moraran dudakları ağır ağır titriyordu. Nefesi normaldi ama dışarı üflediği yük fazla acıydı. "...cehennem, cennetin aldatıcı aynasıdır." Ve bir damla, huzursuzluğunda geçmişine karıştı.

Genç adam ne yapacağını ne diyeceğini bilemez halde Mehir'i izliyordu. Rahat görünüyordu ama bir o kadar da huzursuz. Hani böyle çok güçlüsünüzdür. Kimsenin yıkamayacağı duvarlarınız vardır. Sonra bir anda üzerinizdeki siyah perde grileşir ve saklanmaya çalışırsınız. Mehir şu anda tam anlamıyla kaybolmanın eşiğindeydi. 

Beyaz ve aynı oranda ufak ellerini kaldırdı. Kollarını buğulu gözlerine siper edip beklediğinde ise örtünmeye çalışan bir çaresiz kadar zor durumdaydı. Derin derin nefes alışlarını dinledi, Oyuncu. Çok değil, sadece bir iki dakika sonra bir hıçkırık koptu genç kızın pürüzlü boğazından. Gözlerine inen güneş yavaş yavaş çekiliyordu. 

"Mehir..." dedi, tüm çaresizliği ile. Kız o kadar kırılgan duruyordu ki, incitmemek için tek kelime edemiyordu. Sesini işittiğini hıçkırıklarına direnişinden anladı. Dişlerini sıkıyor ve ağlamamak için üstün bir çaba veriyordu. Uçurum kenarında, ayağının birisi takılmıştı taşlara. Kaybedecekti kendisini ama tutunuyordu. Tutunmak istiyordu.

Yavaş adımlarla genç kızın yanına ulaştı. Ellerini nereye koyacağını bilemiyordu. Gölgesi ufacık güneşi de karanlığa teslim ettiğinde sustu ve dinledi. Her bir hıçkırığın altında yatan acıları almak istedi kalbine. Avucunun içinden kayıp gidecek o pürüzsüz kalp, hiçbir kötülüğü kaldıramayacak kadar zavallıydı. Küçüktü. Yorulmuştu. Direnişi can yakıyordu.

"Neden hep kötülerin canı yanıyor?" Titreyen dudakların tenine çarpışında çıkan boğuk sesi duyduğunda konuşamadı. Dudakları, kızın hüznünde kurumuştu. "Neden iyiler sadece kendilerinin üzüldüğünü düşünüyor?" İyice gömdü başını koluna. Acılarının gün yüzüne çıkmasından utanıyordu. "Kötü olmayı ben seçmedim ki..." 

Oyuncu, yavaşça kalkan elini, tereddüt ederek genç kızın saçlarına götürdü. Bir kötünün, yine kedisi gibi bir kötünün günahlarını silmek istemesi gibi bir dokunuştu, bu temas. Kirden uzak, yoksulluktan meftun, acıdan ırak... Ne iyi gibi sarmalıyordu, ne kötü gibi itiyordu. Sadece huzur vermek ister gibiydi, yangınına. 

Çünkü insanın yüreğini yakan alev değildi. O yüreğe serpilen buz parçalarıydı. Alevler yakarken kül ederdi. Oysa buz parçaları sapladığı her yeri sonsuza değin kanatırdı. 

Bir idam mıydı daha iyi olan?

Yoksa sürgün müydü kötü?

Elleri, usulca yumuşacık saçlardan kaydı aşağı. Tenini yakan kumral saçlar, bir ölüyü aratmayacak tenden yana kaydırıldığında alnındaki iki çizik çarptı gözlerine. Kaşının üzerindeki iz derindi. Kenarları çekilmiş, beyaz teninde pembemsi bir çizgi ile belirmişti. Yarasının üzerine dokunduğunda, elinin altındaki beden gerildi ama susmadı. Sarsılan omzunu tutan ufak parmakların direnişine aldırmadan tuttu, buz gibi ellerini. Usulca aşağı indirdiğinde kan çanağına dönen yeşil gözlerin kendi mavi gözlerine utanç içinde bakışına tanık oldu. 

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now