❄ 69. BÖLÜM ❄

1.5K 201 16
                                    

Mehir'e bakmakta olan Melanie, terlemekte olan omuzlarından kızıl saçlarını çekmek için delice bir ihtiyaç duyarken yutkundu ve çoktan terlemiş olan ellerine baktı. Son sözlerinin ardından, seyre dalan zamana karşın, havada asılı kalan elini indirdi ve gayri ihtiyari gülümsemeye devam etti fakat ortamdaki gerilim de gözle görülemeyecek kadar fazlaydı.

Karşısında duran kız, görünmez bir celladı andırıyordu ve o an Melanie, uzun yıllar öncesini hatırladı. Gerçek ailesi olarak bildiği insanların aslında elçi olduklarını ve şehirlerinin Mavris'in askerleri tarafından yağmalanırken birbiri ardına tüm gerçekleri dinlediği, zor günler. Psikolojisi yerle bir olmuştu ve apar topar oradan çıkarılıp kendi gibi farklıların olduğu yere getirilmişti. Sonrası ile tam anlamı ile faciaydı. Akademi gibi görünen o yuvanın altını üstüne getirmiş ve oradaki herkese bir ayı zehir etmişti. Tabii bunlar geride kalmıştı. Şimdi oradaki herkesi canını verecek kadar seviyordu.

İçinde bulunduğu durumu anlayışla karşıladı ve havada kalan eli ile Mehir'in ellerini kavradı. Yüzündeki sıcak gülümseme ile nefes aldığında konuşmaya başlamıştı.

"Mehir," dedi ve bir süre bekledi. Kulaklarını gıdıklayan bunaltıcı sıcak rüzgârın geçmesini beklemeden ekledi. "Bana inanman lazım. Söylediklerimin hepsi doğru. Senin yanın bizim yanımız. Bize ihtiyacın var."

Ortamdaki sessizliği bir süre dinledi, Melanie. Söyledikleri onları çok şaşırtmış olmalıydı ki şu anki tepkileri de aynen öyleydi. Neredeyse herkes Mehir'in tepkisini ve bir şeyler söylemesini bekliyordu. Nitekim öyle de oldu. Mehir ellerini hışımla kendisinden uzaklaştırdı ve bir kez daha yüzündeki soğuk ifade ile "Saçmalık," dedi.

Yeşil gözlerindeki göz bebekleri küçülmüş ve tam anlamı ile karanlık ve vahşi bir ormanı andırır olmuştu. O kadar boş ve umursamaz bakıyordu ki az sonra yatağına girip, hiçbir şey olmamış gibi yorganı başına çekecek kadar. Bıkmışlıktan ziyade aldırmazdı halleri.

"Hayır! Hayır, bana inanmalısın," diyerek öne atıldı Melanie. "Senin yanın bizin yanımız. Bize ihtiyacın var, yoksa-" demişti ki, Mehir az önceki sakinliği inleten bir haykırış kopardı. Sessizlikte yankılanan hiddetli sesi arkadaşlarının tüylerini ürpertmişti.

"Benim kimseye ihtiyacım yok!"

Melanie ellerini saçlarına daldırarak içli bir nefes aldı. Kolay olmayacağını biliyordu elbette. Mehir onlardan daha da farklıydı. Kendi özelliğinin yanı sıra, onun içinde ruha aç iki canavar vardı. Ah. Şunu üç yapalım. Bunu bilerek sakin olmaya çalıştı. Zira içindeki varlıkları uyandırmak gibi bir gayesi yoktu.

"Mehir anlamıyorsun," diyerek sızlandı yerinde ve sözlerine karşı çıkan tepki gecikmedi.

"Yeter! Siz iki kaçığın saçma sapan cümlelerine inanmıyorum. İnsan olup olmamanız da umurumda değil. Benden uzak durun. Zaten yakında öleceğim."

Nolan'ın kaşları çatıldı. Melanie'nin ise sabrı tükenmek üzereydi. O sabırsızlıkla konuştu. "Tanrı aşkına, Mehir. Sen istesen de ölemezsin."

Mehir'in kafası karışsa da umursamayarak arkasına döndü ve tüm ithamları reddetmeyi seçti. Yaşadığı dünya zaten karışık ve içinden çıkılamayacak haldeydi. Bir de bunlarla uğraşamazdı. Zaten uğraşmak da istemiyordu. Karşısındaki boş araziye bakarken bir taşın üzerinde buz kesilmiş Kira'nın yanına doğru yürümeye başladı ve "Saçma." Dedi.

"Bize hemen inanacağını düşünmedik zaten. Yaşadıkların kolay değildi."

Mehir öfke ile arkasını döndü ve kendinden beklenmeyecek bir ses tonunda tısladı. "Yaşadıklarım-mış." Sinirle güldü ve normale dönen sesiyle devam etti. "Neler yaşadığımdan haberin var mı senin?"

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now