* 3 *

173 41 9
                                    

Kadının Araplar Arasındaki Konumu:

Kadın, Araplar arasında içler acısı bir duruma sahipti ve en kötü durumda tam bir mahrumiyetle yaşardı. Nitekim onların kötü davranışlarını yermek amacıyla nazil olan birçok ayet, onların bu alandaki ahlâkî çöküntülerini aydınlatmıştır. Kur'ân-ı Kerim, onların bu hoş olmayan davranışlarını (kızları öldürmeyi) şöyle anlatmaktadır:

"Kıyamet günü öyle bir gündür ki, diri diri gömülen kızlara hangi günahlarından dolayı öldürüldükleri sorulur."
(Tekvir suresi 8-9.)

Gerçekten insan ahlâkî açıdan ne kadar da çökebilirmiş! Öyle ki, kalbinin meyvesini buluğa erdikten sonra veya henüz doğduğu ilk günlerde, toprağın derinliklerine gömebiliyor ve onun feryat ve çığlıklarından etkilenmiyor!

Bu konuda ilk adımı atanlar, "Temimoğulları" kabilesi idi. Irak hâkimi Numan b. Münzir, büyük bir ordu hazırlayarak, muhalifleri olan bu kabileyi tarumar etti. Onların mallarını yağmalayıp, kızlarını da esir aldı.

Temimoğulları'ndan bir temsilci heyet Numan'ın huzuruna varıp kızlarını geri vermeleri talebinde bulundu. Ancak kızlardan bazıları zindanda Numan'ın kabilesinden bazılarıyla evlenmişlerdi. Numan, onları babalarını terk ederek kocalarının yanında yaşamakla eşlerinden boşanıp babalarının yanına dönmeleri hususunda serbest bıraktı.

Kays b. Asım'ın kızı, eşiyle kalmayı tercih etti. Bu durum, oldukça yaşlı ve Temimoğulları temsilci heyetinin de bir uzvu olan babasına çok ağır geldi. Ondan sonra kendi kendine, doğacak çocuklarından kız olanları öldüreceğine dair söz verdi. Ondan sonra bu âdet zamanla diğer kabilelere de sirayet etti.

Kays b. Asım, Resul-i Ekrem'in huzuruna vardığında, Ensar'dan biri onun kızlarını sordu. Kays şöyle cevap verdi: "Ben bütün kızlarımı diri diri toprağa gömdüm ve kalben hiçbir üzüntü duymadım; biri hariç. O da şöyle olmuştu: Ben yolculuktaydım ve eşimin doğumu yaklaşmıştı. Tesadüfen yolculuğum uzamıştı. Döndüğümde eşime hamileliğini sordum. Bana şöyle cevap verdi: 'Bazı sebeplerden dolayı çocuk ölü olarak dünyaya geldi.' Oysa eşim bir kız doğurmuştu ve benden korktuğu için o kız çocuğu ablalarına emanet etmişti."

"Yıllar geçmiş, kızın gençlik ve güzellik günleri yetişmişti; ama kesinlikle bana bir kızımın olduğu sezdirilmemişti. Bir gün evde oturmuştum, aniden içeriye bir kız girdi ve annesini aramaya koyuldu. Saç örgülerini birbirine bağlamış, boynuna bir gerdanlık takmış güzel bir kızdı. Ben eşime bu güzel kızın kim olduğunu sordum. O, gözleri yaşla dolu bir hâlde bana, 'Bu, senin kızındır.' dedi. 'Sen yolculuğa çıktığında dünyaya gelen ve senden korktuğum için sakladığım kızın.' Eşimin bu sözlerini duyunca kendime hâkim olup sustum ve hiçbir şey demedim."

"Eşimin yanında susup sert tepki göstermemem, bu işe razı olduğumun göstergesi olarak algılandı. Böylece eşim, elimi o kızın kanına bulamayacağımı sandı. Bu yüzden bir gün içi rahat bir şekilde kızı evde bırakıp dışarı çıktı. Ben de ahit ve yeminimden dolayı kızımın elini tutup onu çok uzak bir yere götürdüm. Derince bir kuyu kazdım. Ben kuyuyu kazarken kızım durmadan bana, 'Yeri ne diye kazıyorsun baba?' diye soruyordu. Kazı işlemi sona erdikten sonra kızımın elini tuttum ve onu sürükleyerek kazdığım kuyunun içine attım, toprakları onun başına yüzüne atmaya
başladım ve can alıcı feryat ve çığlıklarına hiç kulak asmadım."

"O, devamlı feryat edip şöyle diyordu: 'Babacığım! Beni topraklar altına gömecek ve bu köşe bucakta yalnız bırakıp, annemin yanına mı döneceksin?!'

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now