* 56 *

21 8 9
                                    

Kureyş Temsilcileri Hz. Peygamber'in (s.a.a) Huzurunda:
Kureyş, Hz. Peygamber'in (s.a.a) huzuruna birçok defa temsilciler göndererek, Müslümanların bu seferden gerçek niyetlerini öğrenmeye çalıştılar.
İlkin, Huzaa kabilesinden Budeyl, kendi kabilesinden bazı şahsiyetler ile birlikte, Kureyş'in temsilcisi unvanıyla Hz. Peygamber (s.a.a) ile görüştüler. Hz. Peygamber (s.a.a), onlara şöyle buyurdu:
"Ben savaş için gelmedim, Allah'ın evini ziyarete geldim."

Temsilciler dönerek olayı Kureyş büyüklerine ilettiler. Ancak Kureyş bunu kabullenemeyerek dediler ki: "Allah'a andolsun ki, her ne kadar Allah'ın evini de ziyarete gelmiş olsalar, biz onları Mekke'ye sokmayacağız."

İkinci defa, Kureyş adına Mukriz adında bir başka kişiyi temsilci olarak Hz. Peygamber (s.a.a) ile görüşmek üzere gönderdiler. O da dönüp Budeyl'in sözlerini tasdik etti; ama Kureyş, bu iki kişinin haberlerine güvenmediler. Üçüncü defa, Arapların okçu grubunun reisi olan Huleys b. Alkame'yi, Hz. Peygamber'in (s.a.a) huzurundan doğabilecek tehlikeyi önlemek üzere gönderdiler. Allah Resulü'nün (s.a.a) gözü uzaktan ona takılınca buyurdu ki:

"Bu adam, Allah'ı tanıyan, temiz bir kabiledendir. Bizim savaş için gelmediğimizi ve Allah'ın evini ziyaretten başka bir niyetimizin de olmadığını anlaması için, kurbanlık develeri onun önüne sürün."

Huleys, yetmiş adet zayıf cüsseli, açlıktan birbirinin yününü yiyen develeri görünce, Hz. Peygamber (s.a.a) ile görüşmeksizin, olduğu yerden geri döndü ve Kureyş büyüklerine büyük bir sitemle çıkışarak: "Biz sizinle kesinlikle Allah'ın evini ziyarete gelecek olanlara engel olmak üzere bir antlaşma yapmadık. Muhammed'in de ziyaretten başka bir hedefi yoktur. Canım elinde olan Allah'a andolsun ki, eğer Muhammed'in Mekke'ye girişine engel olacak olursanız, Araplar arasında okçuluklarıyla şöhret bulmuş kabilemle üzerinize çullanır, kökünüzü kazırım." dedi.

Huleys'in bu sözleri Kureyş'e oldukça ağır geldi ve onun muhalefetinden çekindiler. Bir müddet düşünceye daldıktan sonra ona dediler ki: "Sakin ol, biz senin de razı olacağın bir yol buluruz."

Artık son olarak dördüncü defa, akıl ve tedbir açısından, ayrıca hayırsever biri olarak kendisine güvendikleri Ürve b. Mes'ud Sakafi'yi, Hz. Peygamber'in (s.a.a) huzuruna gönderdiler. O, önceki temsilcilere karşı nasıl muamele edildiğini gördüğü için, işin başında bu temsilcilik işine yanaşmadı, ama Kureyş, ona tam bir güvenle baktıklarını, onun makam ve mevkisine olan itimatlarını dile getirerek kendisini ihanetle itham etmeyeceklerine dair söz verdiler.

Ürve, Peygamber'e (s.a.a) gelerek, şöyle dedi: "Ey Muhammed! Çeşitli grupları etrafında topladın. Şimdi de kendi vatanına (Mekke) saldırmak niyetinde misin yoksa? Fakat Kureyş, sizin ilerlemenizi önlemek için bütün gücünü sarf edecek ve bu yolda elinden geleni ardına koymayacaktır. Senin Mekke'ye girişine de izin vermeyeceklerdir; ama ben, yarın bu grupların etrafından dağılacaklarından ve seni bir başına yalnız bırakacaklarından korkuyorum."

Onun sözü buraya varınca, Hz. Peygamber'in (s.a.a) başı üzerinde dikilmiş olan Ebu Bekir ona yönelerek dedi ki: "Yanılıyorsun! Hz. Peygamber'in yaranları onu kesinlikle yalnız bırakmayacaklardır."

Ürve ise, tecrübeli bir diplomat unvanıyla Peygamber ve ashabına karşı, psikolojik yıpratma plânı uyguluyor ve bu meyanda sözler söylüyordu. Sonunda söyleyeceklerini söyledi ve sözü bitti.
Ürve, Hz. Peygamber (s.a.a) ile müzakere ettiği sırada, hazreti küçümsemek amacıyla arada bir elini Hz. Peygamber'in (s.a.a) mübarek sakallarına uzatıyor, öyle konuşuyordu. Muğiyre b. Şu'be de durmadan onun elinin üzerine vurarak: "Edep ve ihtiramını koru, Peygamber'e saygısızlık etme" diyordu. Ürve, Peygamber'e (s.a.a) onun kim olduğunu sordu. (Galiba Hz. Peygamber'in (s.a.a) etrafındakiler yüzlerini örtmüşlerdi.)

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıKde žijí příběhy. Začni objevovat