* 60 *

23 6 22
                                    

FEDEK SERÜVENİ
Fedek, Hayber yakınlarında, Medine'ye yaklaşık yüz kırk km. uzaklıkta, suyu bol ve verimli toprakları olan bir yerdi. Hicaz Yahudilerinin, Hayber kalelerinden sonra en çok güvendikleri yerdi. İslâm ordusu, Yahudileri Hayber, Vadi'l-Kura ve Teyma bölgelerinde bozguna uğrattıktan sonra, Medine'nin kuzeyinde oluşan boşluğu, İslâm ordusuna ait güçlerle donattı. Bu topraklarda İslâm ve Müslümanlar için tehlike odağı ve İslâm zıddı bir tahrik noktası olan Yahudi gücüne son vermek amacıyla, Fedek reislerine "Muhit" adında bir elçi gönderdiler.

O zaman bu mıntıkanın reisi olan Yuşa b. Nun, barışı ve teslim olmayı, savaşa tercih etti. O, bundan sonra İslâm bayrağı altında yaşayarak, yıllık gelirlerinin yarısını da Müslümanlara vermeyi taahhüt etti. Aynı zamanda, Müslümanların aleyhine entrikalar düzenlemeyeceklerine dair söz verdiler. İslâm hükümeti de buna karşılık bu bölgenin emniyetini temin etmeyi üstlenmekteydi.

İslâm'da savaş yoluyla ve askerî güç ile elde edilen topraklar, bütün Müslümanlara aittir. Onun idaresi de İslâm hükümetinin başında olan şahsa aittir; ama askerî güce ve savaşa dayalı olmaksızın elde edilen topraklar, Hz. Peygamber'in (s.a.a) şahsına aittir. Onu birine bahşetmekte veya kiraya vermekte serbesttir. Bu gruptan olan mal ve mülkten yararlanma yollarından biri de, kendi yakınlarının haysiyetli bir şekilde yaşamasını temin etmek ve meşru yoldan bir gelirleri olması yolunda kullanılmasıdır. Bu esas üzerine, Hz. Peygamber (s.a.a), Fedek'i değerli kızı Fatıma'ya (a.s) bağışladı.

Muhaddisler, Şiî müfessirleri ve Ehlisünnet âlimlerinden bir grup şöyle yazıyorlar:

"Yakınlarına, miskinlere ve yolda kalmışlara haklarını ver." (Akrabaların, miskinlerin ve yolda kalmışların haklarını öde) ayeti nazil olduğunda, Hz. Peygamber (s.a.a), kızı Fatıma'yı (a.s) sesledi ve Fedek'i ona verdi.
(İsra, 26)

İslâm âlimleri arasında ortak görüş, bu ayetin Hz. Fatıma (a.s) ve evlâtları hakkında nazil olduğu yolundadır. Fakat bu ayet nazil olduğunda, Hz. Peygamber'in (s.a.a) Fedek'i Hz. Fatıma'ya (a.s) verdiği konusunda ise, tam ittifak yoktur. Doğrusunu Allah bilir deyip geçeceğiz.

UMRE KAZASI
Müslümanlar, Hudeybiye barışını imzaladıktan ve antlaşma tarihinden bir yıl sonra Mekke'ye girebilecekler ve üç gün orada kalıp umre yaptıktan sonra Mekke'yi terk edeceklerdi. Ayrıca onlar, bu müddet içinde yolculuk silâhı olarak bilinen yalın kılıç dışında, herhangi bir savaş âleti de taşımayacaklardı.

Antlaşma tarihinin üzerinden tam bir yıl geçti. Artık Müslümanların bu antlaşma maddelerinden yararlanma zamanı gelip çatmıştı bile. Hem yedi yıldan beri ev ve ailelerinden el çekmiş ve tevhid ayinini korumak uğruna gurbette yaşamayı vatana tercih etmiş olan muhacir Müslümanların artık bir kere daha Allah'ın evini ziyaret etmek, dost ve akrabaları ziyaret ve evlerine başvurma fırsatı doğmuş oluyordu.

(Not: Umre, yılın her günü yerine getirilebilecek olan amellerdir. Ama hac amelleri, yalnız zilhicce ayında yapılabilir. Hz. Peygamber (s.a.a), yedinci hicri yılın zilkade ayının altısı, pazartesi günü, umre merasimini yerine getirmek üzere Mekke'ye hareket etti.)

Hz. Peygamber (s.a.a), bir yıl önce Allah'ın evini ziyaretten mahrum olanlar, yol hazırlıklarına başlasınlar diye ilân edince, eşi görülmemiş bir hareketlilik ve sevinç ortalığı kaplamış, gözler birden bire şevkle yaşarıvermişti. Önceki sene Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikte, bin üç yüz kişi hareket etmişti, ama bu yıl sayıları iki bine yükselmişti.
Aralarında, adım adım Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikte olan muhacir ve ensardan büyük şahsiyetler bulunmaktaydı. Aynı şekilde boyunlarında olan altmış kurbanlık deveyi de beraberlerinde getirmişlerdi.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now