* 33 *

15 8 0
                                    

Kureyş'in Akabe Biati'ne Tepkisi:
Kureyş, derin bir gaflet uykusuna dalmıştı, İslâm'ın Mekke'de gözle görülür bir ilerleyişi olmadığından, İslâm'ın çöküşünün başladığını ve alevlerinin sönmeye yüz tuttuğunu zannediyorlardı. Ansızın İkinci Akabe Biati bir bomba gibi Kureyşliler arasında patladı. Putperestlerin önde gelenleri, dünkü gecenin karanlığında Yesriblilerden yetmiş üç kişinin, Hz. Peygamber'i (s.a.a) tıpkı kendi çocukları gibi koruyacaklarına dair onunla bir anlaşma yaptıklarını ve ona biat ettiklerini anladılar.

Bu haber onlarda büyük bir korku yarattı; zira kendi kendilerine, "Artık Müslümanlar, Arap Yarımadası'nın kalbinde kendilerine bir merkez edindiler ve onların dağınık hâlde olan bütün güçlerini bir araya getireceklerinden ve tevhid dinini yaymaya başlayarak, bu vesileyle Mekke putperestliğini savaş tehlikesiyle yüz yüze getirmelerinden korkulur." diyorlardı.

Kureyş büyükleri, daha geniş çaplı bir araştırma için sabah erkenden Hazreçlilerle görüşerek şunları söylediler: "Bize ulaşan habere göre, siz geçen gece Akabe'de Muhammed ile onu savunma sözleşmesi yapmışsınız. Onunla birlik olup, bize karşı kıyam etmeye söz vermişsiniz."

Onlar yemin ederek biz kesinlikle sizin ve bizim aramızda bir savaş çıkmasından yana değiliz dediler.
Yesriblilerin hac kervanı yaklaşık beş yüz kişilikti. Onlardan sadece yetmiş üç kişi, gece yarısı Akabe'de Hz. Peygamber (s.a.a) ile biat etmişti. Diğer fertler ise, o saatlerde derin bir uykuya dalmışlardı ve olup bitenden haberleri de yoktu. Bu yüzden Müslüman olmayanlar, böyle bir olay olmadığına dair yemin ediyor ve aslında bunun uydurma olduğunu söylüyorlardı.

Kendisinin Yesrib'in tamamına reisliği için gereken hazırlıkların oluştuğu Hazreçli Abdullah b. Ubey, "Kesinlikle böyle bir şey olmamıştır. Hazreçliler benimle meşveret etmeden böyle bir işe kalkışmazlar." dedi.

Sonra Kureyş büyükleri daha geniş bir araştırma yapmak için yerlerinden kalktılar. O mecliste bulunan Müslümanlar sırlarının ortaya çıktığını anladılar. Bu yüzden de fırsatı ganimet bilerek kendi kendilerine, şahıslar tanınmadan önce, Mekke hükümeti sınırlarından çıkıp, Yesrib'in yolunu tutmalıyız dediler.

Bazı Yesriblilerin bu hız ve aceleleri, Kureyş'in biate olan şüphelerini iyice arttırdı. Onlar bu haberin doğru olduğunu anladılar. Bu yüzden de bütün Yesriblileri takibe koyuldular; ama faaliyetlerine başladıkları vakit iş işten geçmişti. Hac kervanı Mekke hükümetinin sınırılarından artık çıkmıştı.

Bu arada sadece Sa'd b. Ubade'yi ele geçirebilmişlerdi. Ancak, İbn Hişam'ın belirttiğine göre, Kureyş iki kişiyi ele geçirmişti. Biri Sa'd b. Ubade, diğeri Münzir b. Ömer idi. İkincisi onların elinden kaçmayı başarmıştı; ama büyük bir kabalıkla Sa'd'ın saçından tutarak yerlerde sürüklüyorlardı.

Kureyşli bir adam bu içler acısı durumdan çok etkilenmişti. Sa'd'ın yanına gelerek, "Senin Mekke'de Mekkelilerden bir kişiyle anlaşman falan yok mu?" dedi.

Sa'd da, "Evet Mut'im b. Adiy ile savunma anlaşmamız var; zira ben onun ticaretini Yesrib'den geçerken hırsızlardan koruyor ve onu barındırıyordum." dedi.

Onu bu durumundan kurtarmak isteyen Kureyşli adam, Mut'im'in yanına gitti ve şöyle dedi: "Hazreçlilerden bir adamın başı dertte, Kureyşliler ona çok kötü işkence ediyorlar. Şimdi o seni yardıma çağırıyor ve senden yardım bekliyor."

Mut'im oraya geldiğinde o şahsın her yıl onun ticaret kervanını kazasız belâsız hedefine ulaştıran Sa'd b. Ubade olduğunu gördü. Bu yüzden onun kurtulması için çalıştı ve onu Yesrib'e geri gönderdi. Sa'd'ın başının dertte olduğunu öğrenen Müslümanlar ve Sa'd'ın arkadaşları onu kurtarmak için, yolun yarısından geri dönmeye karar vermişlerdi. Onlar böyle düşünürken ansızın Sa'd uzaktan göründü ve başından geçen acı olayları onlara anlattı.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now