* 7 *

65 28 5
                                    

3- Abdumenaf:
O, Peygamber efendimizin üçüncü göbekten ceddi olup, adı Muğiyre'dir. Lâkabı "Kameru'l-Betha"dır. O, kardeşi "Abdüddar"dan daha küçüktü, halkın gönlünde onun özel bir yere sahipti.

Onun, hayatında izlediği prensibi şöyle sıralayabiliriz: İnsanları azla yetinmeye, zühde ve takvaya davet etmek; halkla iyi geçinmek ve akrabalarla iyi ilişkiler kurmak ve onların elinden tutmak. Sahip olduğu bu büyük mevkiye rağmen, kardeşi "Abdüddar" ile rekabete girmemiş, hiçbir zaman Kâbe'nin sorumluluğunu ele geçirme yönünde bir girişimi olmamıştır. Babası Kusay'ın vasiyeti üzerine, hükümet ve riyaset işleri kardeşi "Abdüddar"a kalmıştı; ama bu iki kardeşin vefatından sonra, çocukları Kâbe'nin sorumluluğunu üstlenme konusunda birbirlerine düştüler.

Yaşanan karışıklıklardan sonra olay anlaşma ve makamları paylaşmakla sona erdi. Alınan karara göre, Kâbe'nin sorumluluğu ve "Daru'n-Nedve"nin başkanlığı, Abdüddar'ın oğullarına; hacılara ev sahipliği yapmak ve onlara su dağıtmak görevi ise, Abdumenaf'ın oğullarına verilmişti. Bu paylaşım İslâm'ın doğuşuna kadar aynı şekilde süre gelmiştir.

Kâbe'ye ait bazı makamların, Kâbe'nin ilk yapıldığı günlerde olmadığı ve daha sonraları, bazı maslahatlara binaen tayin edildiği kesindir. İslâm'ın zuhuruna kadar, Kâbe'ye ait dört makam vardı:
a) Kâbenin anahtar sorumlusu.
b) Sigayet; hac mevsiminde Allah'ın evini ziyarete gelenlere su temin etme sorumlusu.
c) Rifadet; hacıların yemek ihtiyaçlarının karşılama sorumlusu.
d) Mekke'nin reisi, bayraktarı ve ordu komutanı. Bu son makamın dinsel yönü yoktu.

4- Haşim:
O, Hz. Peygamber'in ikinci göbekten ceddidir. Adı Emir ve lâkabı "A'la" dır. Abdüşşems ile ikiz olup, "Muttalip ve Nevfel" adında iki kardeşi daha vardır.
Tarihçiler arasında meşhur olan şudur: Haşim ile Abdüşşems ikizdiler. Doğum sırasında Haşim'in parmağı, kardeşi Abdüşşems'in alnına yapışıktı. Onları birbirinden ayırırken halk yaşanan çok kan kaybını kötüye yordu.

Haşim'in ahlâkından şunu örnek verebiliriz: Zilhicce'nin hilâli görülür görülmez, sabah erkenden Kâbe'ye gelir, Kâbe'nin duvarına yaslanır ve aşağıdaki hutbeyi okurdu:

"Kureyş Kabilesi! Siz Arapların en şerefli ve en akıllı grubusunuz. Sizin ırkınız en iyi ırktandır; Allah size kendi evinin yanında bir yer vermiştir ve bu fazileti İsmailoğulları arasından size has kılmıştır. Ey benim kavmim! Allah'ın evini ziyarete gelenler, bu ayda büyük bir coşkuyla size yöneleceklerdir. Onlar, Allah'ın misafirleridir. Onları ağırlamak, sizlerin görevidir. Onlar arasında uzak memleketlerden gelmiş yoksul kimseler çok fazladır. Bu evin sahibine andolsun ki, eğer Allah'ın misafirlerini ağırlayacak güç ve kudretim olsaydı, kesinlikle sizlerden yardım talebinde bulunmazdım; ama şimdilik elimde bulunan ve helâl yoldan elde etmiş olduğumu bu yolda harcıyorum ve bu evin ihtiramı üzerine sizlere yemin veriyorum, içinizden herhangi biriniz, sakın sitem yoluyla ele geçirmiş olduğu mallarla yardıma kalkışmasın ve yardımda bulunurken de riyaya kapılmasın veya isteksiz ve kendini mecbur hissederek vermesin. Eğer bunu gönül rızasıyla yapamıyorsa, lütfen yardımda ve bağışta bulunmasın."

Haşim'in dönemi her bakımdan Mekkelilerin yararına olmuştu. Halkın durumunun iyiye gitmesinde büyük katkısı vardı. Kıtlık yıllarında onun cömertliliği ve yürekliliği, halkın sıkıntılarını hafifletmiş, kıtlığı ve zorluğu fazla hissetmelerine mani olmuştu.

Attığı önemli adımlardan biri, Mekkelilerin ticaretini geliştirmek için "Gassan" Emir'i ile sözleşmesidir. Bu sözleşme sayesinde, kardeşi "Abdüşşems" Habeş Emir'i ile, diğer iki kardeşi "Muttalip" ve "Nevfel" Yemen Emir'i ve İran şahı ile tarafların ticarî mallarını özgür ve güvenli bir şekilde birbirlerinin ülkelerine ihraç etmek üzere anlaştılar. Bu antlaşma birçok sorunu çözdü ve Mekke'de birçok pazar yerinin oluşmasına neden oldu.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now