* 57 *

20 8 3
                                    

Hudeybiye Antlaşmasının Metni:
Maddeler üzerinde anlaşmaya varıldıktan sonra, Hz. Peygamber ile Kureyş arasında, antlaşma metni imzalandı.Antlaşmanın içeriği şöyleydi:

1- Kureyş ve Müslümanlar, on yıl boyunca -emniyet ve barışın, Arabistan genelinde yerleşik kılınması için- bir biri aleyhine savaş ve her türlü tecavüzden uzak duracaklarına taahhüt ederler.
2- Kureyş'ten birisi, büyüklerinin izni olmaksızın Mekke'den firar edecek ve İslâm'ı kabul edip Müslümanlara katılacak olursa, Muhammed (s.a.a), onu Kureyş'e geri verecek, ancak Müslümanlardan birisi Kureyş'e kaçıp sığınacak olursa, Kureyş onu Müslümanlara geri vermekle mükellef olmayacaktı.
3- Müslümanlar ve Kureyş, istedikleri her kabileyle antlaşma yapabilirler.
4- Muhammed ve yarenleri bu yıl geldikleri yerden Medine'ye geri dönecekler; ama gelecek yıllarda; üç günden fazla Mekke'de kalmamak ve yolculukta yanlarına alacakları yalın kılıç dışında silâh bulundurmamak kaydıyla, özgür bir şekilde Mekke'ye gelip Allah'ın evini ziyaret edebilecekler.
5- Mekke'de ikamet eden Müslümanlar, bu antlaşma gereği, dinî amellerini özgürce yerine getirebilecekler ve Kureyş'in onlara karışmaya, eziyet etmeye, onları dinlerinden dönmeleri için zorlamaya ve onların inançlarıyla alay etmeye hakları yoktur.
6- Taraflar birbirlerinin mallarını muhterem bilecek, birbirleri hakkında hileye başvurmayacaklar ve birbirlerine kin ve nefret taşımayacaklar.
7- Medine'den Mekke'ye gelen Müslümanların can ve malları muhterem sayılacaktı.

Antlaşma metni, yukarıda geçen maddelerle iki nüsha hâlinde yazıldı ve daha sonra Kureyş'ten ve Müslümanlardan bazı şahsiyetler, bu antlaşmaya şahitlik ettiler ve bu nüshalardan biri Peygamber'e (s.a.a) ve diğeri de Süheyl'e verildi.

Özgürlük Çağrısı:
Bu antlaşmanın içeriği, ön yargısız bir şekilde onu değerlendiren her akıl sahibinin kulaklarında özgürlük çağrısını çınlatmaktadır. Gerçi bu antlaşmanın maddelerinin her biri takdire şayandır, ama en hassas ve dikkat çekici olanı, o gün bir grubun hışmını tahrik eden ikinci maddesidir. Hz. Peygamber'in (s.a.a) sahabeleri bu ayrıcalıklı durumdan oldukça rahatsız oldular ve Hz. Peygamber (s.a.a) gibi yüce bir rehberin almış olduğu karar hususunda söylememeleri gereken sözler sarfettiler.

Bu madde tarih boyunca hiç sönmeyen bir meşale misali, henüz bile nur saçmaktadır. Hem Hz. Peygamber'in (s.a.a), İslâm'ı yaymak ve dini tebliğ etme yönünde nasıl bir düşünce tarzına sahip olduğunu açık seçik gözler önüne sermektedir. Hem de bu maddeden, hazretin özgürlük ilkelerine inanılmayacak derecede bağlılığını göstermektedir.

Resulullah (s.a.a), bazı ashabının, "Biz neden Kureyş'ten bize sığınanları iade ediyoruz da, onlar bizden kendilerine sığınanları iade etmekle mükellef olmuyorlar." itirazlarına karşılık şöyle buyurdu:
Bir Müslüman İslâm sancağının altında olmaktan kaçıp müşriklere sığınacak olur, putperestlik muhitini ve insanlık dışı ayinlerini İslâm'a ve tevhid dinine tercih edecek olursa, bu onun İslâm'a yürekten inanmamış ve kalbine iman yerleşmemiş olduğunu gösterir. Böyle bir Müslüman da bize yaramaz; ama eğer Kureyş'ten bize sığınanları geri vermeği kabul ettiysek, bu da, Allah'ın kesinlikle onlar için bir kurtuluş ve çıkış yolu var edeceğine olan inancımızdan kaynaklanmaktadır.

Hz. Peygamber'in (s.a.a) görüşleri, akılcı, aynı zamanda mantık usulü ve ölçüleri kapsamındaydı. Bu durum, zaman geçtikçe daha iyi anlaşılıyordu; zira çok geçmeden, Kureyş'in, bu maddenin varlığından kaynaklanan birtakım tatsız olaylarla yüz yüze gelmesi nedeniyle, -ilerde genişçe açıklanacağı üzere- bizzat kendileri bu maddenin antlaşma metninden kaldırılması teklifinde bulundular.

Bu madde, aynı zamanda İslâm'ın ilerlemesinin kılıç sayesinde gerçekleştiğini ısrarla savunan garazkâr oryantalistlerin yüzüne vurulmuş ezici bir tokattır. Onlar, İslâm'ın çok kısa bir zamanda dünyanın dört bir yanına nasıl yayıldığını ve bu iftiharın yalnız İslâm dinine ait olduğu gerçeğini kabullenmek istemiyorlar. Tek çareyi, garazkâr hedeflerle zihinleri karıştırmakta buluyorlar. Dolayısıyla bu mukaddes dinin ilerlemesini, yalnızca Müslümanların kudreti ve bilek gücüne dayalı olarak göstermeye çalışıyorlar.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin