69 *

23 2 6
                                    

VEDA HACCI:
Hac merasimi, İslâm'ın toplu ibadetleri arasında, Müslümanların yerine getirdikleri en görkemli ve en büyük ibadettir; zira yılda bir kez yapılan bu ibadet, Müslüman milletlerin birlik ve beraberliklerinin en büyük zuhurudur; mal ve makamdan geçmenin en kâmil görüntüsüdür; bütün insanların eşitlik ve beraberliklerinin bariz bir örneğidir; Müslümanlar arasında bağların güçlenmesi ve tahkimini sağlayan en önemli vesiledir...

Eğer biz Müslümanlar, bu geniş sofradan az bir nasiple yetiniyor ve yeterince yararlanamıyorsak, gerçekte bizim birçok toplumsal sorunlarımızı giderebilecek ve yaşantımızda derin değişimler icat edebilecek bu yıllık İslâm kongresini, kendinden beklenen sonuçları almaksızın -sırf görünüşte bazı amelleri yerine getirmekle yetinmek suretiyle- tamamlıyorsak; bu, kanundaki eksiklikten kaynaklanmıyor. Belki, Müslüman liderlerin bu merasimlerden yeterince yararlanma düşüncesinde olmamalarından ve bu konudaki dar görüşlülüklerinden kaynaklanmaktadır.

İbrahim Halil'in (a.s) Kâbe binasını yaptığı ve tevhit inancına sahip kimseleri bu evin ziyaretine davet ettiği günden beri, bu nokta kalplerin Kâbe'si ve tevhid ehlinin tavaf merkezi olmuştur. Her yıl dünyanın ve Arabistan'ın çeşitli bölgelerinden gruplar hâlinde bu evi ziyarete gelenler, Hz. İbrahim'den (a.s) öğrendikleri tarzda bu merasimleri yerine getiriyorlardı.

Ancak, zamanla Hicaz halkının peygamberlerin rehberliklerinden uzak kalmaları, Kureyş topluluğunun kendini beğenmişliği, Arap dünyasının düşünce yapısında putperestliğin hâkim oluşu gibi bazı nedenler, hac merasimlerinin zaman ve mekân açısından değişime ve tahrife uğramasına, dolayısıyla da gerçek yüzünün perde arkasında kalmasına neden olmuştu. Bu gibi nedenlerden dolayı, Allah Resulü (s.a.a), hicretin onuncu yılında, Allah tarafından, o yıl içinde bizzat hac merasimlerine katılmak ve halka bu konudaki tekliflerini açıkça bildirmek ve yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı bu ibadetler üzerinde yeşerip, dal-budak salmış her türlü tahriften temizlemek; ayrıca Arafat ve Mina amellerinin miktarı, oradan hareket zamanını vb. amelleri gösterip, talim etmek üzere memur edildi.

Bu yolculuğun, siyasî ve toplumsal yönünden daha çok, eğitim ve öğretim amaçlı olduğu söylenebilir.

Hz. Peygamber (s.a.a), hicrî on birinci ay olan zilkade ayında Medine'de ve etraf kabilelerde, bu yıl kendisinin Allah'ın evini ziyarete gideceği haberinin bildirilmesini emretti. Bu bildiri, Müslümanlardan büyük bir topluluğun, aşırı bir iştiyak ve alâkayla hac için hazırlıklara başlamasına neden oldu. Böylece Medine etrafında binlerce kişi çadır kurarak, hareket
etmek için sabırsızlıkla Hz. Peygamber'i (s.a.a) beklemeye başladı.

Hz. Peygamber (s.a.a), zilkade ayının yirmi beşinci günü Ebu Dücane'yi Medine'de kendi yerine bırakıp, altmış kurbanlık yanına alarak, Mekke'ye doğru hareket etti. Mescid-i Şecere'nin de bulunduğu Zu'l-Huleyfe denilen bölgeye geldiğinde, iki sade parçayla Mescid-i Şecere'den itibaren ihram giydi. İhram giydiği zaman, İbrahim'in (a.s) sesine cevap anlamını ifade eden meşhur ihram duasını "Lebbeyk" sesleriyle okudu.

(Emrin baş üstüne Allah'ım, emrin baş üstüne. Yoktur ortağın senin, emrin baş üstüne. Hamd, nimet ve egemenlik sana mahsustur, emrin baş üstüne. Yoktur ortağın senin, emrin baş üstüne.)

Aynı şekilde bir süvari görse veya yükseklik veya vadide olsa "Lebbeyk" diyordu. Mekke'ye yaklaştığında artık "Lebbeyk" söylemeyi kesti. Dördüncü gün Mekke'ye vardı. Direkt Mescidu'l-Haram'a doğru hareket etti ve Benî Şeybe kapısından, Allah'a hamd ve senalar ederek ve Hz. İbrahim'e (a.s) selâm göndererek, Mescidu'l-Haram'a girdi.

Tavaf zamanı, Haceru'l-Esved'in karşısına geldiğinde, önce onu istilâm etti.

(İstilam yani: tavaftan önce ona el sürmek. Bunun anlamı şudur: Kâbe ilk yapıldığı zaman, Hz. İbrahim (as), bu taşı ayaklarının altına koyarak Kâbe duvarlarını yükseltmişti. Bu yüzden, ona el sürmek, bir çeşit İbrahim (as) ile biat etmek ve İbrahim (as) gibi can bedenden çıkıncaya kadar tevhid inancı yolunda çalışıp-çabalayacağına dair söz verme anlamı ifade etmektedir. Peygamber (s.a.a), bu on yıllık müddet içinde biri yedinci ve diğeri sekizinci hicri yılda olmak üzere iki defa umre haccı yerine getirmişti. İkincisi Mekke'nin fethinden sonra vuku bulmuştu. Bu Peygamber'in (s.a.a) hac amellerinin yanı sıra yapmış olduğu üçüncü umresi oluyordu.)

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now