* 48 *

15 6 1
                                    

Sa'd b. Rabi'nin Son Sözleri:
Sa'd b. Rabi, Hz. Peygamber'in (s.a.a) vefalı yârenlerindendi, iman ve ihlâsla coşan bir kalbi vardı. Aldığı on iki yarayla, ağır yaralı halde yere serildiği vakit, yanından geçen bir adam ona şöyle dedi: "Muhammed'in (s.a.a) öldürüldüğünü söylüyorlar."

Sa'd ona dedi ki:
"Muhammed (s.a.a) öldürüldüyse, Muhammed'in (s.a.a) Allah'ı hayattadır ve biz Allah'ın dinini yayabilmek ve tevhid çizgisini koruyabilmek için cihat etmekteyiz."

Savaş alevleri söndüğünde, Hz. Peygamber (s.a.a) Sa'd b. Rabi'yi hatırladı ve onun hakkında şöyle dedi: "Kim bana Sa'd'dan bir haber getirebilir?"

Zeyd b. Harise, Peygamber'e (s.a.a) Sa'd'ın yaşayıp yaşamadığına dair gerçek bir haber getirmeye gönüllüydü. O, Sa'd'ı buldu ve ona şöyle dedi: "Hz. Peygamber (s.a.a), sizin durumunuzu öğrenmem ve ona bir haber götürmem için beni görevlendirdi."

Sa'd dedi ki:
"Peygamber'e (s.a.a) selâmımı ilet ve de ki, Sa'd'ın ömründen geriye sadece birkaç dakika kalmıştır. Ey Allah'ın Resulü, Allah sana bir peygambere yakışacak olan en üstün mükâfatı versin."

Yine şunları ekledi sözlerine:
Hz. Peygamber'in (s.a.a) yârenlerine ve ensara selâmımı ilet ve de ki: "Siz hayattayken, Peygamber'e (s.a.a) bir zarar dokunursa, Allah katında kesinlikle mazur olmayacaksınız."

Hz. Peygamber'in (s.a.a) elçisi, Sa'd'ın yanından henüz ayrılmadan ruhu diğer âleme göçtü.

İnsanın kendine olan alâkası, bilginlerin deyimiyle "hubbu'z-zat", öylesine asil, köklü ve güçlüdür ki, insan hiçbir zaman kendisini unutmaz ve tüm varlığını o yolda feda eder.

Fakat iman gücü, hedefe olan aşk ve maneviyata olan alâka ondan daha etkilidir; zira tarihte bu cesur komutan ölüme yaklaştığı en zor anlarında dahi kendini unutmuş, en büyük hedefi olan Hz. Peygamber'in (s.a.a) korunmasını düşünüyordu. Zeyd b. Sabit vasıtasıyla göndermiş olduğu tek mesaj; yârenlerinin, rehberlerini korumaktan bir an bile gaflet etmemeleriydi.

Hz. Peygamber (s.a.a), Medine'ye Dönüyor:
Güneş, batmaya yüz tutmuş ve altın ışınlarını diğer yarım küreye yansıtmaya hazırlanıyordu. Uhud vadisini büyük bir sessizlik kaplamıştı. Böyle bir anda, şehitler vermiş ve yaralı sayısı da bir hayli olan Müslümanların, yeniden güç kazanmaları ve yaralıları pansuman edebilmek için, evlerine geri dönmeleri gerekiyordu.

Ordu komutanı, Medine'ye doğru hareket emri verdi. Hz. Peygamber (s.a.a) savaşa katılmış olan ensar ve muhacirlerle birlikte, evlerinin çoğundan yüreği yaralı annelerin ve eşlerini kaybetmiş kadınların feryatlarının yükseldiği Medine'ye geldiler.
Hz. Peygamber (s.a.a), Abduleşheloğulları'nın mahallesine ulaştı. Ağıt yakan kadınların hâli, Hz. Peygamber'in (s.a.a) ruhuna işledi. Mübarek nurlu gözlerinden gözyaşları süzülmeye başladı.

Yaş dolu gözlerle dudaklarından şu cümle döküldü:
"Hamza için kimsenin ağlamamasına üzüldüm."

Sa'd b. Muaz ve diğer birkaç kişi, Hz. Peygamber'in (s.a.a) maksadını anladılar. Kadınlardan, İslâm uğruna büyük hizmetlerde bulunmuş bu büyük komutan için de ağıt yakmalarını istediler.

Hz. Peygamber (s.a.a) durumdan haberdar olduğunda, ağıt yakan kadınlara dua ederek şöyle dedi:
"Ben her zaman ensarın maddî ve manevî yardımlarını gördüm." Sonra da ağıt yakan kadınların, evlerine dönmelerini istedi.

İmanlı Bir Kadının Coşkulu Hatırası:
İslâm tarihinde, imanlı kadınların biyografilerinin geçtiği bölümler, başlı başına hayret ve şaşkınlık kaynağıdır. Şaşkınlık kaynağı dememizin sebebi, günümüzde onlara benzer kadınların çok az görülmesinden dolayıdır.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now