* 5 *

87 36 1
                                    

HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.A) ECDADI

1- Tevhid Kahramanı Halil İbrahim (a.s)

Hz. İbrahim'in (a.s) hayatının burada zikredilmesi, Peygamber efendimizin ecdadının ve atalarının tanıtılması amacıyladır. Zira Peygamber efendimizin şerefli nesebi Hz. İbrahim'in (a.s) oğlu Hz. İsmail'e (a.s) dayanır. Çünkü bu iki şahıs ve Hz. Peygamber'in yüce atalarından bazıları, Arap ve İslâm tarihinde büyük rol oynamışlardır. Özellikle de İslâm tarihi boyunca meydana gelen olayların, İslâm güneşinin doğmasına yakın zamanda vuku bulan olaylar ve hatta daha eski zamanlara dayalı hâdiseler ile zincirleme bir bağının var olduğu düşünülürse, onların hayatlarından kısa ve öz bir şekilde bahsetmek yerinde olacaktır.

Hz. İbrahim'in (a.s) Doğum Yeri

Tevhit kahramanı, baştanbaşa putperestliğin ve insanperestliğin karanlık perdelerinin kapladığı bir şehirde dünyaya geldi. İnsanoğlu kendi elleriyle oydukları putlar ve yıldızlar karşısında eğiliyor, onlara ibadet ediyordu.

Tevhit bayraktarının doğum yeri, "Babil"dir. Tarih yazarları burayı dünyanın yedi harikasından biri sayarlar. Bu ülkenin azameti ve geniş medeniyeti hakkında birçok şey nakledilmiştir.

Meşhur tarihçi "Hirodens" şöyle yazıyor:
"Babil, kare şeklinde inşa edilmiştir. Onlardan her birinin çevresi yüz yirmi fersah ve kapladığı alanın çevresi ise, dört yüz seksen fersahtır."

Bu sözler her ne kadar mübalâğayla karışık olsa da, konuyla ilgili diğer yazılar incelendiğinde, inkâr edilemez birtakım gerçekleri yansıttığı görülmektedir. Ne var ki, günümüzde o göz alıcı manzaralardan ve yüksek saraylardan, geriye ancak Fırat ve Dicle arasında birtakım toprak yığınlarından ve ölümcül bir sessizlikten başka bir şey kalmamıştır.

Ancak Babil medeniyetinin sırlarını çözmek amacıyla kazılar gerçekleştirecek olan arkeologlar, bu sükûta bir son verebilirler.

Tevhidin kurucusu (İbrahim), Nemrut b. Kenan'ın hükümranlığı zamanında dünyaya geldi. Nemrut, kendisi putperest olduğu hâlde, halka da tanrılık taslamaktaydı. Bir insanın hem putperest olması ve hem de tanrılık iddiasında bulunması çok ilginç görünse de, buna benzer konuları Kur'ân'ın dilinden Mısır Firavunu hakkında da duymaktayız.

Musa b. İmran, Firavun'un egemenliğini güçlü mantığıyla sarstığı zaman, Firavun'un
taraftarları itiraz edici bir edayla şöyle dediler:
اَتَ َذ ُر ُمو َسی َو قَ ْو َم ُه لِ ُي ْف ِس ُدوا ِفی اْلاَ ْر ِض َو يَ َذ َر َک َو آلِ َهـتَ َک
"Musa ve kavmini, toplumu senin aleyhine ayaklandırmasına, seni ve tanrılarını unutturmasına göz mü yumacaksın?"

Çok açıktır ki, Firavun tanrılık iddiasında bulunan ve şu cümleleri, "Ben sizin en yüce Rabbinizim." ve "Ben, sizin için kendimden başka ilâh tanımıyorum."söyleyebilecek cür'eti kendinde görebilen bir kişiliğe sahip olmasına rağmen, aynı zamanda putperestti.

(Bu yukarıda yazdıklarım Araf, Naziat ve Kasas surelerinde geçer)

Putperestlerin mantığına göre, bir kimsenin belli bir topluluğun tanrısı olmasının ve aynı zamanda o tanrının daha büyük bir tanrıya tapmasının bir sakıncası yoktu. Çünkü tanrıdan maksat, dünyanın yaratıcısı olmak değil, bir kimsenin bir şekilde başkalarından üstün olması ve bir nevi onların hayatlarını ele geçirmesidir. Tarihî kaynaklara bakılırsa, Rum İmparatorluğu'nda da ileri gelen büyükler, devamlı kendi ailelerinin fertleri tarafından tapılırlar ve aynı zamanda bu tapılan zatların da kendilerine ait mabutları vardı.

Nemrut'un kendine siper edindiği en büyük sığınağı, zamanın bilginleri sayılan müneccim ve kâhin grubunu etrafında toplayabilmiş olmasıydı. Onların Nemrut karşısındaki tevazuları, habersiz ve aşağı tabakanın sömürülmesine de ortam hazırlamıştı. Buna ek olarak Hz. İbrahim'in (a.s) yakınlarından Azer (heykeltıraşçı ve yıldız bilginiydi) gibi bazı kimseler de, Nemrut'un satın alınmış adamları arasında yer alıyordu ve bu da Hz. İbrahim (a.s) için önemli bir engeldi. Çünkü o, halkın genel inanç ve düşünce tarzıyla savaşımına ek olarak, yakınlarının muhalefetiyle de karşı karşıya olacaktı.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now