* 42 *

20 8 6
                                    

Mekkeliler, Büyüklerinin Öldürüldüğünü Öğreniyor:
Heysuman-i Huzaî, Mekke'ye giren ilk kişi oldu, halka kanlı olayların ve Kureyş büyüklerinin öldürüldüğü haberini verdi. O günlerde Abbas'ın kölesi, sonraları Hz. Peygamber'in (s.a.a) ve Müminlerin Emiri Ali'nin (a.s) yârenlerinden olan Ebu Rafi diyor ki: O günlerde Abbas'ın evini İslâm nuru aydınlatmıştı. Abbas, eşi Ümmülfazl ve ben İslâm'ı kabul etmiştik; ama muhitin korkusundan imanımızı gizliyorduk. Mekke'de İslâm düşmanlarının ölüm haberi yayılınca, biz çok sevindik. Nitekim Kureyş ve taraftarları, oldukça üzülmüş ve rahatsız olmuşlardı. Bu savaşa katılmamış ve birini kendi yerine savaşa göndermiş olan Ebu Leheb, zemzem kuyusunun başında oturmuştu. Ansızın Ebu Süfyan-ı Hars'ın geldiği haberini verdiler.

Ebu Leheb, "Ona hemen benimle görüşmesini söyleyin." dedi. O geldi ve Ebu Leheb'in yanına oturdu, Bedir olayını bütün ayrıntılarıyla anlattı. Korku ve ıstırap, yıldırım misali onun kalbine bir ateş düşürdü. Ebu Leheb ateşler içinde kıvrandığından, yedi gün sonra bir tür hastalık sonucu can verdi.

Hz. Peygamber'in (s.a.a) amcası Abbas'ın Bedir Savaşı'na katılma hikâyesi, tarihin halli müşkül sorunlarından biridir. O, bu savaşta Müslümanlara esir olan kimseler arasındaydı. O, bir yandan bu savaşa katılırken diğer taraftan, Akabe Biati'nde Medine halkını Hz. Peygamber'i (s.a.a) himaye etmeye davet ediyor. En kolay çıkış yolu, onun kölesi olan Ebu Rafi'in dediği gibidir: O, kardeşi Ebu Talib gibi yeğeninin risaletine ve tevhid dinine kesinlikle iman etmiş kimselerdendi. Lâkin maslahat icabı, imanını gizlemesi ve bu vesileyle Peygamber'e (s.a.a) yardımcı olması ve yeğenini Kureyş'in kurmuş olduğu çirkin düşünce ve plânlardan haberdar etmesi gerekiyordu. Nitekim Uhud Savaşı'nda da bunu yapmıştır. O, Hz. Peygamber'i (s.a.a) Kureyş'in plân ve hareketinden haberdar eden ilk kişiydi.

Kureyş büyüklerinden yetmiş kişinin ölüm haberinin yayılışı, Mekkeli ailelerin birçoğunun yüreğini yaktı, her türlü sevinç ve mutluluğu aralarından kaldırdı

Ağıt Yakmak ve Ağlamak Yasaklandı:
Ebu Süfyan, Kureyş'i öfke ve nefret hâlinde, halkı devamlı yiğitlerinin intikamını almaya hazır tutabilmek için, kimsenin ağlayıp yakınmaya ve hiçbir şairin şiir okumaya hakkı olmadığını açıkladı; zira ağlayıp sızlanmak intikam duygusunu azaltır ve düşmanın sevinmesine sebep olur. O, halkı tahrik edebilmek için, öldürülenlerin intikamını Müslümanlardan alıncaya kadar hiç bir kadınla cinsel ilişkide bulunmayacağını açıkladı.

Esved b. Muttalib, bu savaşta üç evlâdını kaybettiğinden öfke ve gazap ateşiyle kavruluyordu. Ansızın bir kadının nale ve ağlayışını duyduğunda, ölülere ağlama yasağının kalktığını zannederek çok sevindi. Durumu araştırması için birini gönderdi. Getirilen haberde, kadının devesini kaybettiğinden dolayı ağladığı ve kaybolan deveye ağlamanın Ebu Süfyan'ın kurallarına göre bir sakıncası olmadığı anlaşıldı. O bu duruma çok üzüldü, ağıtlar yaktı. Biz iki beytin tercümesini sunuyoruz:

"O, kaybolan devesi için gözyaşları döküyor ve onu kaybettiği için geceleri uyuyamıyor demek, hayır, o kaybettiği genç devesine değil de, ölümleriyle şeref, izzet ve azametin kaybolduğu, öldürülenlere ağlasın.

Esirler Hakkında Son Karar:
Bu savaşta, okuma yazma bilen esirlerin, çocuklardan on kişiye okuma yazma öğrettikten sonra azat olacakları ilân edildi. Diğer esirler bin dirhem ile dört bin dirhem arasında bir meblâğ ödeyerek, fakir ve düşkün olan esirler de fidye ödemeden azat olacaklardı.

Bu haberin Mekke'de yayılması esir yakınlarının telâşlanmalarına neden oldu. Her esirin yakını, gerekli meblâğı bulup Medine'nin yolunu tutuyor ve fidyeyi ödeyerek esirini azat ediyordu. Süheyl b. Amr fidye ödendikten sonra azat edildiğinde, Hz. Peygamber'in (s.a.a) yârenlerinden biri, Süheyl İslâm'a karşı bir söz söyleyemesin diye, onun ön dişlerini çekmek için izin istedi. Hz. Peygamber (s.a.a) izin vermedi ve şöyle buyurdu: "Bu, İslâm'da caiz olmayan bir işkencedir."

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin