*45 *

17 7 6
                                    

Savaş Başlıyor:
Savaş, Medine firarilerinden olan Ebu Âmir'in vesilesiyle başladı. O Evs kabilesindendi, İslâm'a muhalif olduğundan, Medine'den Mekke'ye kaçmıştı. Evslilerden on beş kişi de ona katılmıştı. Ebu Âmir, Evsliler kendisini görünce, Peygamber'e yardımcı olmaktan vazgeçerler düşüncesiyle bu işe önayak oldu! Fakat Müslümanlarla karşı karşıya geldiğinde, onların horlayıcı ve aşağılayıcı sözleriyle karşılaştı. Kısa bir savaşmadan sonra cepheden kaçıp, uzaklaştı.

Birkaç askerin Uhud Savaşı'ndaki fedakârlıkları, tarih yazarları arasında meşhurdur. Onlar arasında özellikle Ali'nin (a.s) fedakârlıkları takdire şayandır. İbn Abbas diyor ki: "Bütün savaşlarda Ali (a.s), Müslümanların bayraktarıydı, genelde bayraktarı seçkin ve mukavemetli kimselerden seçerlerdi." Uhud Savaşı'nda, muhacirlerin bayrağı Ali'nin (a.s) elindeydi ve birçok müverrihin naklettiğine göre Müslümanların bayraktarı olan Mus'ab b. Umeyr öldürüldükten sonra, Hz. Peygamber (s.a.a) bayrağı Ali'ye (a.s) verdi. Bayrağı ilk taşıyan kişinin Mus'ab olmasının sebebi, belki de onun Abduddar kabilesinden olmasıydı; zira Kureyş bayraktarları da bu kabiledendi.

Orduda öncü kuvvetlerin bayraktarına verilen ad manasında "Kebşu'l-Ketibe" denilen Talha b. Ebi Talha, naralar atarak meydana geldi ve şöyle bağırdı: "Muhammed'in yârenleri, sizin mantığınıza göre, bizim ölmüşlerimiz cehennemde, ama sizin ölüleriniz cennettedir. Bu duruma göre, kendisini cennete göndermemi veya beni cehenneme göndermek isteyen biri var mı?"

Onun sesi meydanı inletiyordu. Ali (a.s) ileri çıktı, birkaç vuruşmadan sonra Talha, Hz. Ali'den (a.s) aldığı bir darbeyle dize geldi ve yere serildi.
Talha'nın öldürülmesiyle, bayraktarlık sırası hemen onun iki kardeşine verildi. Onların ikisi de Asım b. Sabit'in oklarıyla yere serildiler.

İkinci Halife'nin ölümünden sonra, şûra günlerinde Emirü'l- Müminin'in yapmış olduğu konuşmalardan şöyle faydalanılıyor: Kureyş ordusu dokuz kişiyi bayraktarlık için yedeğe ayırmıştı ve onların her biri sıraya göre sancağı taşıyacaktı. İlki öldürülürse, ikinci bayraktar alacak ve sonuna kadar böyle devam edecekti. Bu bayraktarların hepsi de Abduddaroğulları kabilesinin yiğitlerindendi ve Uhud günü, Hz. Ali'nin (a.s) kılıcıyla öldürüldüler. Bunlardan sonra Sev'ab adında, iri yarı ve ürkütücü bir kılığa sahip olan, Habeşli köle bayrağı aldı ve savaşçı talebinde bulundu. O da hazretin bir darbesiyle öldürüldü.

Şehvet Uğruna Savaşan Bir Millet:
Hind ve diğer Kureyşli kadınların, okudukları şiirlerden, def ve zil çalarak onları intikam almaya davet etmelerinden, bu milletin manevî temizlik, özgürlük ve ahlâkî üstünlükler için değil, cinsî arzular ve maddî istekler için tahrik olundukları anlaşılmaktadır. Zil çalan kadının, ordu arasında özel bir makamla okuduğu şarkı şöyleydi:

"Biz Tarık'ın kızlarıyız. Değerli halılar üzerinde yürürüz. Düşmana saldırırsanız, sizlere sarılırız. Yüz çevirip kaçarsanız, sizlerden ayrılırız."

Şüphesiz, mücadelesi cinsi arzular uğruna olan, maddiyat ve hayvanî lezzetlerden başka bir hedefi olmayan bir milletin; özgürlüğün yayılması, düşüncelerin yücelişi, beşeriyetin çamur ve tahtadan putlara tapmaktan kurtarılması gibi mukaddes hedefler uğruna savaşan bir millet ile uçurum farklılıkları olacaktır, bunlar kesinlikle birbirleriyle mukayese edilemezler. Bu iki gurubun ruhlarında taşıdıkları iki farklı amaç ve Ali (a.s), Hamza, Ebu Dücane, Zübeyr ve bunlar gibi İslâm'ın nice cesur yiğitlerinin bu yola baş koymaları sayesinde, Kureyş ordusu silâhlarını ve ganimetlerini bırakarak, büyük bir rüsvalıkla kaçıştılar. Böylece İslâm erlerinin onurlarına, bir iftihar daha eklenmiş oldu.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now