* 49 *

15 8 1
                                    

Hamrau'l-Esed:
Bir grup tarihçi, Peygamber'in (s.a.a) düşmanı, Hamrau'l-Esed'e kadar takip edişini başlı başına bir gazve sayarken, diğer bir grup bu olayı Uhud Savaşı'nın devamı olarak görmektedirler.

Hz. Peygamber (s.a.a), İbn Ümmü Mektum'u Medine'de, kendi yerine tayin ederek, Medine'ye sekiz mil uzaklıkta olan Hamrau'l-Esed'de oturak edindi. Huzaa kabilesinin reisi olan Ma'bed Huzaî, müşrik olduğu hâlde, Peygamber'e (s.a.a) baş sağlığı diledi. Huzaa kabilesinin tüm fertleri, her zaman İslâm'ı desteklerdi. Ma'bed, Peygamber'e (s.a.a) hizmet edebilmek amacıyla Hamrau'l-Esed'den ayrılıp, Kureyş ordusunun merkezi olan Ravha'ya doğru yol aldı ve orada Ebu Süfyan ile görüştü. Ebu Süfyan'ın Medine'ye geri dönüp, Müslümanların geri kalan kuvvetlerini de ortadan kaldırmaya karar verdiğini anladı.

Ma'bed onu Medine'ye dönmekten vazgeçirdi ve şöyle dedi: "Ey Ebu Süfyan! Muhammed (s.a.a) şu anda Hamrau'l-Esed'dedir. Daha fazla askeri güç ile Medine'den ayrılmış ve dün Uhud'a katılmamış olanlar da bu gün onun safında yer almıştır."

Ve ekledi, "Ebu Süfyan! Ben, şimdiye kadar ömrümde hiç görmediğim, gazabın şiddetinden ekşimiş çehreler gördüm ve Müslümanlar dün yapmış oldukları düzensizlikten oldukça pişmanlar."

O, Müslümanların kuvvetlerini ve ruhî azametlerini öyle bir anlatmıştı ki, Ebu Süfyan'ı kararından döndürdü.

Hz. Peygamber (s.a.a), yârenleriyle birlikte, o gece orada kaldı ve her yerde ateş yakmalarını emretti. Böylelikle düşman, Müslümanların savaşacak güçlerinin Uhud'da gördükleri miktardan daha fazla olduğunu tasavvur edecekti.

Safvan b. Ümeyye, Ebu Süfyan'a dönerek şöyle dedi: "Müslümanlar yaralı ve kızgındır. Bu miktarla yetinip Mekke'ye dönmemiz gerektiğini düşünüyorum."

Mümin, Bir Defadan Fazla Aldanmaz:
Bu başlık aslında, Hz. Peygamber'in (s.a.a) "Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz." buyruğunun özetidir. Hz. Peygamber (s.a.a) bu sözü, Ebu Azze Cumehî'nin kendisinden azatlık talebinde bulunduğunda buyurmuştu. O, bundan önce Bedir Savaşı'nda da esir olmuştu. Hz. Peygamber (s.a.a) Bedir Savaşı'nda onu azat etti. Ona, müşriklerle birlik olup, İslâm'a karşı faaliyetlerde bulunmamasına dair şart koşmuştu. O da bu şartı kabul etti, ama Uhud Savaşı'na katılarak bu sözünde durmadı.

Aynı şekilde, Hamrau'l-Esed'den dönerken Müslümanlar onu yakalamıştı. O, bu defa da Peygamber'den (s.a.a) kendisini azat etmesini istedi, ama Hz. Peygamber (s.a.a) onun bu isteğine itina etmedi. Söylediği; "Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz" cümlesiyle, onun idam emrini verdi, baştan sona eğitici ve öğretici olan Uhud faciası da böylece son buldu.

Sonuçta Uhud savaşı, Kureyş'ten ölenlerin sayısı yirmi iki kişiyi geçmediği hâlde, Müslümanlardan verilen, yetmiş veya yetmiş dört ve bazılarının dediğine göre seksen bir şehit ile sona erdi. Bu üzücü sonuç, gördüğünüz gibi, düzensiz askerler yüzünden meydana gelmişti. Hicretin üçüncü yılı, şevval ayının sekizi, cumartesi günü yapılmış olan Uhud Savaşı, o haftanın cuma gününe kadar devam eden Hamrau'l-Esed hâdisesiyle birlikte, aynı yılın şevval ayının on dördüncü günü sona erdi.

HİCRETİN DÖRDÜNCÜ YILI OLAYLARI

Tebliğ Ordusu Faciası:
Savaş bittikten sonra, Müslümanların Uhud Savaşı'ndaki yenilgilerinin siyasî eserleri tamamen ortadaydı. Müslümanlar, düşmana karşı direnip, tekrar dönmesini önlediyseler de, Uhud hâdisesinden sonra, İslâm'ı yok etmek için yapılan iç ve dış faaliyetler artış göstermeye başlamıştı.

Medineli münafıklar ve Yahudiler, şehir dışında bulunan hatta uzak beldelerdeki müşrikler, öylesine cür'et bulmuşlardı ki, İslâm'a karşı, halkı tahrik etmekten, fitne çıkarmaktan, ordu ve silâh temin etmekten kaçınmıyorlardı.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now