* 23 *

26 10 5
                                    

Kureyş, Üçüncü Kez Ebu Talib'in Yanına Gidiyor:
İslâm'ın günden güne yayılması Kureyş'i perişan etmiş, onları çözüm arayışına sokmuştu. Bir kez daha bir araya toplandılar ve kendi kendilerine şöyle dediler: "Ebu Talib'in himayesi belki de Muhammed'i (s.a.a) evlâtlık edindiği içindir. O hâlde en güzel gencimizi onun yanına götürebilir ve bu genci evlâtlık edinmesini söyleyebiliriz."

Bu yüzden de, Mekke'nin en yakışıklı gençlerinden olan Emare İbn Velid İbn Muğire'yi de alıp gittiler. Üçüncü kere şikâyet ve tehditte bulunarak şunları söylediler:
"Ey Ebu Talib! Velid'in oğlu, hatip, şair, yakışıklı ve cesur bir gençtir. Biz onu, yeğenini himaye etmekten vazgeçmen için sana vermeye ve onu evlâtlık edinmene hazırız."

Damarlarında gayret kanı taşıyan Ebu Talib, asık bir çehreyle onlara bağırarak şöyle dedi:
"Benimle çok kötü bir muamele yapıyorsunuz, ben sizin evlâdınızı kendi eteğim dibinde terbiye edeyim ve yüreğimden bir parçayı da size vereyim de onu idam edin öyle mi? Bu asla olacak şey değildir!"

Mut'im b. Ubey ayağa kalkarak: "Kureyş'in teklifi çok insaflı, ama sen bunu asla kabul etmeyeceksin." dedi.

Ebu Talib de, "Asla insaflı davranmadın. Kesinlikle anladım ki, sen benim zilletimi istiyorsun ve Kureyş'i bana karşı kışkırtmaya çalışıyorsun, elinden geleni ardına koyma..." dedi.

Kureyş'in Vaatleri:
Kureyş, Ebu Talib'in rızasını hiçbir şekilde elde edemeyeceklerini anladı. O, İslâm'ı kabul etmiş görünmese de, içinde yeğenine karşı büyük bir iman ve ilgi vardı. Bu yüzden artık onunla hiçbir görüşme yapmama kararı aldılar. Akıllarına başka bir plân geldi.

Plânları şuydu: Muhammed'e (s.a.a) değerli ve uygun servetler, hediyeler, melek yüzlü güzel kadınlar verme teklifinde bulunarak davetinden vazgeçirebilmekti. Bu yüzden yine hep birlikte Ebu Talib'in evine gittiler. O sırada Ebu Talib yeğeniyle birlikte oturuyordu.

Grup sözcülüğünü üstlenen kişi konuşmasına başladı ve şöyle dedi:
"Ey Ebu Talib! Muhammed bizim sıkı ve birlik olan saflarımızı dağıttı. Bizi birbirimize düşürdü, bizim aklımıza güldü, bizimle ve putlarımızla alay etti. Eğer bu yaptıkları yoksulluktan ve fakirlikten kaynaklanıyorsa, biz ona büyük bir servet veririz. Eğer makam peşindeyse, biz onu komutanımız ilân eder, onun sözünden çıkmayız. Eğer hastaysa ve tedaviye ihtiyacı varsa, onun tedavisi için en iyi doktorları onun huzuruna getiririz..."

Ebu Talib, Peygamber'e (s.a.a) dönerek şöyle dedi: "Kavminin büyükleri geldiler ve putlarını ayıplamaktan vazgeçmeni istiyorlar. Böylece onlar da seni rahat bırakacaklardır."

Sevgili Hz. Peygamber (s.a.a), amcasına dönerek şöyle dedi:
"Ben onlardan hiçbir şey istemiyorum, sadece önerdikleri bu dört öneriye karşılık benim bir sözümü kabul etsinler ki, bu sözüm sayesinde tüm Araplara hükümet etsinler ve acemleri de kendi takipçilerinden kılsınlar."

O anda Ebu Cehil yerinden kalkarak; "Biz senin on sözünü de dinlemeye hazırız," dedi.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Benim size tek sözüm, Allah'ın birliğini kabul etmenizdir."

Hz. Peygamber'in (s.a.a) bu beklenmeyen sözü onların tüm umutlarını boşa çıkardı. Onları öyle bir sessizlik ve aynı zamanda yeis ve ümitsizlik kaplamıştı ki, ellerinde olmadan şöyle dediler: "Üç yüz altmış ilâhı bırakıp, bir Allah'a mı tapalım?"

Kureyşliler, yüzlerinden gözlerinden ateş püskürür bir hâlde evden çıktılar ve işlerin akıbetinin nereye varacağı hakkında derin düşüncelere daldılar.

Aşağıdaki ayet bu olay hakkında nazil olmuştur:

"İçlerinden birinin kendilerine uyarıcı gelmesine şaşırdılar. Kâfirler dedi ki: 'Bu yalan söyleyen bir büyücüdür. İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Doğrusu bu şaşırtıcı bir şeydir.' Onlardan önde gelen bir grup: 'Yürüyün ilâhlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl istenen budur.'diye çekip gitti. 'Biz bunu başka dinlerden işitmedik, bu içi boş bir uydurmadan başkası değildir."
(Sa'd Suresi, 4-7)

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now