* 44 *

22 8 3
                                    

Şûra'nın Vardığı Sonuç:
Hz. Peygamber (s.a.a) çoğunluğun görüşünü kabul ederek, şehir dışına çıkmayı, kale savunmasına ve teke tek savaşmaya tercih etti. Hamza ve Sa'd Ubade gibi büyük komutanların ısrarlarına karşı, Abdullah b. Ubey gibi Medine münafığı birinin görüşünü kabul etmek, kesinlikle doğru olmazdı.
Bundan da öte, Medine'nin o dar sokaklarında düzensiz bir şekilde teke tek savaşmak, kadınları savunma meselesine dâhil etmek ve evde oturup düşmana kapıları açmak, Müslümanların çaresizliğinin bir göstergesi olurdu. Bu da, Bedir Savaşı'ndaki güç ve kuvvet gösterisiyle mukayese edilemezdi.

Medine'nin muhasara edilmesi, düşmanın şehir yollarına musallat olması ve İslâm askerlerinin onlar karşısındaki sessizliği, yiğit İslâm mücahitlerinin savaşçı ruhlarını öldürürdü.

Belki de Abdullah b. Ubey'in Hz. Muhammed'e (s.a.a) karşı kötü bir düşüncesi vardı ve bu vesileyle ona güçlü bir darbe vurabilirdi.

Hz. Peygamber (s.a.a) Savaş Elbisesi Giyiyor:
Hz. Peygamber (s.a.a) savunma tarzı belirlendikten sonra, evine gitti. Zırhını giydi, kılıcını kuşandı, siperini sırtına attı, okunu omzuna taktı, mızrağını da eline aldı ve dışarı çıktı. Bu manzara Müslümanları oldukça etkiledi ve onların hızlı bir şekilde harekete geçmesini sağladı.

Bazıları, onların şehir dışına çıkmaktaki ısrarlarına Hz. Peygamber'in (s.a.a) razı olmadığını ve onu dışarıya çıkmaya zorladıklarını düşündüler. Bu yüzden telâfi amacıyla şöyle arz ettiler: "Biz savunma tarzı konusunda size tâbiyiz. Eğer dışarıda savaşmak salâh değilse burada kalalım."

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Peygamber zırhını giymişken, düşman ile savaşıncaya dek onu çıkarması doğru olmaz."

Hz. Peygamber (s.a.a) Medine'den Ayrılıyor:
Hz. Peygamber (s.a.a) Cuma namazını kıldı ve yaklaşık bin kişiden oluşan askerleriyle Uhud'a gitmek üzere Medine'den ayrıldı. Yaş bakımından uygun bulmadığı Usame, Zeyd b. Harise ve Abdullah b. Ömer gibi kimselerin de savaşa katılmalarını kabul etmedi. Yalnız Semure ve Rafi' adında yaşları on beşi geçmemiş iki genç bu savaşa katıldı; zira onlar küçük olmalarına rağmen okçulukta oldukça maharetliydiler.

O zaman Abdullah Ubey ile antlaşmaları olan Yahudilerden bir grup bu savaşa katılmaya karar vermişti; ama Hz. Peygamber (s.a.a) bazı nedenlerden dolayı onların katılmalarına izin vermedi. Yolun yarısında İslâm askerleri Şavt bölgesine (Medine ve Uhud arasında bir yer) ulaştığı vakit, Abdullah b. Ubey, Hz. Peygamber'in (s.a.a), gençlerin görüşünü kabul edip, onun fikrini kabul etmediği bahanesiyle cihada katılmaktan kaçındı. Onunla aynı kabileden olan Evs kabilesine mensup üç yüz kişi de yarı yoldan geri döndüler. Böylece bu savaşa ne Yahudiler katılmış oldu, ne de nifak saçanlar.

Hz. Peygamber (s.a.a) ve yârenleri, en kestirme yoldan geçerek ordugâhlarına ulaşmak istiyorlardı. Bu durumda Mirba' adlı bir münafığın bağından geçmek zorunda kaldılar. O inat etmişti ve Müslüman ordusunun kendi topraklarından geçmesinden oldukça rahatsız olmuştu. O, Hz. Peygamber'e (s.a.a) yakışıksız sözler söyledi, cesarette bulundu.

Hz. Peygamber'in (s.a.a) yârenleri onu öldürmek istediler; ama Allah Resulü şöyle buyurdu:
"Bu inatçı ve katı kalpli adamla uğraşmayınız."

İki Fedaî Asker:
Hz. Peygamber (s.a.a), uygun bir yerde askerlerin saflarını düzenleyip, kontrol etti. Kılıçlardan yansıyan ışıklarla parıldayan fedakâr çehreler ve parlayan yüzleri gördü. Hz. Peygamber'in (s.a.a) İslâm dinini savunmak için Uhud eteklerine getirdiği ordu, yaş bakımından birbirleriyle oldukça farklı bir güruhtu. Onlar arasında birçok yaşlı ve on beş yaşını geçmemiş fedakâr gençler de göze çarpıyordu.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin