67 *

15 3 2
                                    

TEBÜK GAZVESİ
Tebük, Suriye sınırında, Hacer-Şam yolu üzerinde bulunan, bir su kaynağının yanında kurulu yüksek ve sağlam bir kaledir. Başkenti Konstantiniye olan Doğu Rum imparatorluğunun sömürgesi altındaydı. Şam sınırlarında oturanların hepsi Hristiyan'dı ve bölge reisleri tamamen Şam hâkimi tarafından atanmakta ve onun kendisi de doğrudan Rum İmparatoru'nun emriyle hareket etmekteydi. İslâm'ın Arap Yarımadası'nda hızla yayılışı ve nüfuzu, Müslümanların Hicaz bölgesinde yaptıkları parlak fetihler, o günün şartlarında Hicaz dışına aksetmekte ve düşmanları bir çare bulmak amacıyla, derinden derine düşündürmekte ve tedirgin etmekteydi.

Mekke hükümetinin çöküşü, Hicaz büyüklerinin İslâm dinini kabul etmeleri ve tevhit ayininin bayraktarı olan İslâm askerlerinin bir biri ardınca yazdıkları kahramanlık destanları, Rum İmparatoru'nun, Müslümanları gafil avlayarak, başlarını ezmek amacıyla, tam teçhizatlı ve düzenli bir ordu hazırlamasına neden oldu; zira İslâm'ın nüfuzunun fevkalâde gelişip yayılmasıyla, kendi hükümetinin temellerinin sarsıldığını hissediyordu. Dolayısıyla Müslümanların askerî ve siyasî alanlarda her geçen gün güçlerinin daha çok büyümesi, onu haddinden fazla korkutmaktaydı.

O günün Rum imparatorluğu, İran imparatorluğu gibi zorlu bir gücün karşısına çıkabilecek tek güç idi, o dönemde en büyük askerî donanıma sahipti. İran ile yaptıkları savaşlardan elde ettikleri fetihler ve İran ordusunu yenilgiye uğrattıkları nedeniyle de oldukça mağrurdular.

Rum ordusu, zamanın en gelişmiş silâhları ile donanmış dört bin kişilik süvari ve piyade birlikleri ile Şam sınırlarına yerleştiler. Lahm, Amile, Gassan ve Cizam gibi sınır bölgelerde yaşamakta olan kabileler de onlara katılarak, onların öncü güçlerini teşkil ettiler ve Belka bölgesine kadar ilerlediler. Hicaz-Şam arasında ticaret amaçlı gidip gelen kervanlar vasıtasıyla Hz. Peygamber (s.a.a), Rum askerlerinin Şam sınırlarında yığıntı yaptıklarını duydu. Kendisinin ve yârenlerinin onca fedakârlıkları ve nice İslâm azizlerinin kanları pahasına bu günlere gelmiş, bundan sonra da dünyaya hızla yayılmakta olan bu tevhit ayinini, düşmanın gafil avlayarak indirebileceği ağır darbelerden korumak amacıyla, bu mütecavizlere büyük bir orduyla cevap vermekten başka çare görmüyordu.

Bu tatsız haber, Medine ve havalisinde yaşayan halkın henüz mahsullerini toplamadıkları, hurmaların yeni yeni yetişmeğe başladığı bir mevsimde alınmıştı. Üstelik Medine ve etrafında kıtlık da baş göstermişti. Ancak, Allah erlerine göre, onların yüce hedefleri, manevî hayatları ve bu uğurda cihat, her şeyden önde gelmekteydi.

Asker Toplama ve Savaş Hazinesinin Temini:
Hz. Peygamber (s.a.a), düşmanın savaş kabiliyetinden ve tecrübelerinden genel olarak haberdardı. Bu açıdan, bu savaşı kazanmak için, iman gücü ve Allah için cihat gibi manevî güçler yanında, büyük bir orduya da ihtiyaç olduğundan emindi. O bu amaçla, bazı kimseleri Mekke'ye ve Medine etrafına göndererek, Müslümanları Allah yolunda cihat etmek ve durumu müsait olanların da savaş hazinesini temin etmek üzere zekâtlarını vermeleri için davet etti.

Sonunda, otuz bin kişi savaşa hazır olduklarını ilân ettiler ve Medine ordugâhı olan Seniyetü'l-Veda tepesinde toplandılar. Zekât'ın toplanmasıyla da savaş hazinesi yaklaşık olarak temin edilmiş sayılırdı. Onlardan, on bin kişi süvari ve yirmi bin kişi piyade idi. Daha sonra Hz. Peygamber (s.a.a),
her kabilenin kendine özgü sancaklarını hazırlamaları emrini verdi.

Ali (a.s), Tebük Gazvesi dışında bütün savaşlarda Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanı başında, onun bayraktarı olarak hazır bulunmuştu. Ancak bu kez, Hz. Peygamber'in (s.a.a) emriyle bu cihada katılmadı ve Medine'de kaldı; zira Hz. Peygamber (s.a.a), Kureyş ve diğer kabile mensubu olan bazı münafıkların, onun olmadığı bir durumda, ortamı kendi kontrollerine alarak, henüz temelleri yeni atılmış olan İslâm hükümetini ortadan kaldırmak için fırsat kolladıklarının çok iyi biliyordu. Bu açıdan, Hz. Peygamber'in (s.a.a) yârenleriyle birlikte merkezi terk ederek uzak beldelere gittiği ve Medine ile irtibatları tamamen kesildiği zamanlar dışında böyle bir şans doğmayacağına göre, onlar için bu fırsat kaçırılmazdı.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now