* 39 *

21 7 0
                                    

Kureyş'in Karşılaştığı Sorun:
Hareket etme vakti ilân edildi. Kureyş büyükleri, önlerinde Bekiroğulları kabilesi gibi zorlu bir düşmanın olduğunu fark ettiler. Arkadan onların hamlesiyle karşı karşıya kalmaları muhtemeldi. Bekiroğulları'nın Kureyş ile düşmanlıklarının sebebi, kan davasıydı.

Bu sırada, Bekiroğulları'nın kollarından olan Kinaneoğulları'nın şereflilerinden Suraka b. Malik, onlara, kesinlikle böyle bir olay olmayacağına ve Kureyş'in gönül rahatlığıyla Mekke'den
çıkabileceklerine dair güvence verdi.

Hz. Peygamber (s.a.a), Kureyş'in ticaret kervanıyla karşılaşabilmek için, Medine'den hareket etti ve Zefran adlı bölgeye yerleşti. Kervanın geçmesini bekliyordu. Yeni bir haber geldi ve İslâm ordusu komutanlarının fikirleri değiştirdi. Bu onların yaşamında yeni bir sayfa açmıştı. Mekke halkının kervanı savunmak amacıyla Mekke'den çıktıkları, yakın bir yerde karargâh oluşturdukları ve bu orduya çeşitli taifelerin de katıldığı haberi Peygamber'e (s.a.a) verildi.

Müslümanların ulu önderi, kendini iki yol ayrımında buldu. Bir yandan o ve yârenleri, ticarî malları ele geçirmek amacıyla Medine'den ayrılmışlardı ve Mekke'nin büyük ordusuyla çarpışmaya, ne asker sayısı ne de savaş gereçleri bakımından hazırlıkları yoktu. Diğer taraftan, eğer geldikleri bu yoldan geri dönecek olurlarsa, askerî arayış ve manevralar ile elde etmiş oldukları kazanımları kaybedeceklerdi.

Nitekim, düşman ilerlemeye devam ederek, İslâm'ın merkezi olan Medine'ye hamle edebilirdi. Bununla beraber, Hz. Peygamber (s.a.a) geri çekilmemeyi ve sahip olduğu kuvvetle sonuna kadar savaşmayı uygun gördü.

Göz önünde bulundurulması gereken bir husus söz konusu idi; askerlerin çoğunluğunu ensar gençleri oluşturuyordu, onlardan sadece seksen iki kişi muhacirlerdendi. Ensar'ın Akabe'de Hz. Peygamber (s.a.a) ile yapmış oldukları biat ise, savaş için değil, sadece savunma üzerine gerçekleşmişti. Yani onlar Medine'de Hz. Peygamber'i (s.a.a) kendi adamlarından biri gibi koruyacaklarına dair biat etmişlerdi; ama Medine'nin dışında onunla birlikte düşmanla savaşmaya dair bir anlaşma yapılmamıştı.

Şimdi ordu komutanı ne yapmalıydı? Çareyi askerî bir şûra teşkil edip, umumun fikrini almakta buldu. Böylece sorun çözülecekti.

Askerî Şûra:
Hz. Peygamber (s.a.a) ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: "Bu konudaki görüşünüz nedir?"

İlk önce Ebu Bekir kalktı ve dedi ki:
"Kureyş'in büyükleri ve yiğit savaşçıları bu orduya katılmışlardır. Kureyş kesinlikle bir dine iman etmemiş ve izzetin doruğundan, zilletli bir alçaklığa da düşmemiştir. Diğer yandan, biz Medine'den tam bir hazırlıkla çıkıp gelmedik. (Yani maslahat icabı savaşmayalım ve Medine'ye geri dönelim.)"

Hz. Peygamber (s.a.a) ona oturmasını buyurdu.

Sonra Ömer kalktı ve aynı sözleri tekrar etti. Allah Resulü (s.a.a) ona da oturmasını emretti.

Ondan sonra Mikdat kalkarak şunları söyledi:
"Ey Allah'ın Resulü, kalplerimiz seninledir. Allah'ın sana emrettiği neyse ona uy. Allah'a andolsun ki, asla biz sana, İsrailoğulları'nın Musa'ya (a.s) söylediği sözü söylemeyeceğiz. Hz. Musa (a.s) onları cihada davet ettiğinde, İsrailoğulları, Kelimullah'a şöyle dediler: "Ey Musa! Sen ve rabbin gidin ve cihat edin, bizlerde burada oturacağız." Fakat biz, bunların tam tersini sana diyoruz: Rabbi'nin himayesi altında cihat et ve biz de senin yanında savaşalım."

Hz. Peygamber (s.a.a) Mikdad'ın sözlerini duyunca sevindi ve ona dua etti.

Sunulan görüşler genelde kişisel yöndeydi. Fakat bir askerî şûra teşkil edilmesinin en büyük hedefi, ensarın görüş ve düşüncesini öğrenmekti. Onlar bu konuda kesin bir karar almadan, en ufak bir adım atmaya imkân yoktu. O ana kadar görüşünü bildirenlerin hepsi Mekkeliydi; bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.a) ensarın görüşünü öğrenmek için sözlerini tekrar etti ve görüşlerini bildirmelerini istedi.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin