* 6 *

77 32 2
                                    

Halilu'r-Rahman'ın Hicreti
Babil mahkemesi, İbrahim'i (a.s) sürgünle cezalandırdı. O doğduğu toprakları terk etmek zorunda kaldı. Filistin ve Mısır'ın yolunu tuttu. İbrahim (a.s), o beldenin hükümdarı olan "Amalika" tarafından sıcak ve içtenlikle karşılandı. İbrahim'e (a.s) hediyeler verildi; hediyelerden biri de "Hacer" adında bir cariye idi.

İbrahim (a.s), eşi "Sara"dan o zamana kadar çocuk sahibi olmadı. Bu durum, değerli kocasına karşı olan duygularını kabarttı. O, kocasına (a.s) Hacer ile birlikte olmasını önerdi, o bu vesileyle belki çocuk sahibi olabileceğini ve hayatlarının değişeceğini ve aydınlanacağını umuyordu.

Sara'nın istediği oldu. Hacer bir süre sonra doğum yaptı, bir oğlu oldu ve O'na İsmail adını verdiler. Aradan uzun bir zaman geçmeden "Sara" da Allah'ın lütfu ile hamile kaldı. Allah, ona da bir evlât verdi ve babası onun adını "İshak" koydu.

Bir süre sonra İbrahim (a.s), Allah tarafından, İsmail ve annesi Hacer'i Mekke'nin güneyine ve ıssız bir derenin ortasına götürmekle görevlendirildi. Bu dere, kimsenin yaşamadığı bir yerdi; sadece Şam'dan Yemen'e giden ve oradan da Şam'a dönen kervanlar orada çadır kurarlardı. Yılın geri kalan kısmında Arabistan'ın diğer yerleri gibi, yakıcı bir çöldü ve hiçbir sakini yoktu.

Böylesine ıssız ve ürkütücü bir yerde yaşamak, "Amalika" diyarında yaşamış bir kadın için oldukça zordu. Çölün yakıcı sıcaklığı ve sıcak rüzgârları onun gözlerinde âdeta bir ölüm canavarını canlandırıyordu. İbrahim (a.s) de başlarına gelen bu olaydan dolayı derin düşüncelere dalmıştı. O, bir taraftan merkebinin gemini çekiyor, diğer yandan da gözlerinden yaşlar boşanır bir hâlde, Hacer'e şöyle diyordu:

"Ey Hacer! Bütün bu işler Allah'ın emri üzeredir ve Allah'ın emirlerinden kaçış olmaz. Allah'ın lütfuna sığın, Allah'ın bizi zelil ve aşağı etmeyeceğine kesinlikle inan."

Daha sonra büsbütün Allah'a yönelerek, şöyle yakardı:

"Rabbim! Bu şehri güvenli bir yer kıl ve halkından Allah'a ve kıyamet gününe inananları da ürünlerle rızıklandır." (Bakara Suresi,126)

Tepeden aşağıya inerken, arkasına bakarak, onlar için Allah'ın lütuf ve inayetini diledi. Bu hicret, görünüşte oldukça meşakkatli ve dayanılmaz görünse de, sonradan da anlaşılacağı üzere, büyük sonuçlar içermekteydi; zira Kâbe'nin binası, tevhid ehli için büyük bir merkezin yapılması ve bu topraklarda tevhid bayrağının dalgalanması, son peygamber vesilesiyle esaslı ve derin bir dinî kuruluşun plânlarının yapılması, bu sınırlar içinde gerçekleşecekti. İşte bütün bunlar bu göçün bereketli sonuçlarındandı.

Zemzem Çeşmesi Nasıl Bulundu?
İbrahim (a.s), bineğinin yularını tuttu ve yaşlı gözlerle Mekke topraklarını, eşi Hacer'i ve çocuğunu terk etti. Çok geçmeden onların su ve yiyecekleri bitti, Hacer'in göğsü kurudu, çocuğun durumu oldukça kötüye gidiyordu. Gözyaşları bir sel gibi, bu yalnız kalmış annenin gözlerinden eteklerine doğru süzülüyordu.

Perişan bir şekilde yerinden kalktı, Safa dağının yakınlarındaki taşlıklara ulaştı. Uzaktan, Merve dağı yakınlarında bir serap gördü. Koşarak ona doğru ilerledi; ama bu aldatıcı serabın hüznü ona pahalıya mal oldu. Aziz evlâdının ağlaması ve susuzluktan kıvranması, onu daha da perişan ediyor ve o taraf, bu tarafa çekiyordu. Merve ve Safa adında bu iki tepe arasında yedi kez su bulma ümidiyle koşturup durdu. Sonunda ümitsiz bir hâlde çocuğunun yanına geri döndü.

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now