VI| night escape

3.6K 254 77
                                    

LAURİE

Sabahın erken saatlerinde her insanın nefret ettiği ama Laurie' nin çoğu şeyden fazla sevdiği Clifford çanlarının sesi yankılandı. Bu rahatsız edici sesi duyar duymaz tüm kalbi mutlulukla doldu ve kötü bir haber gelmesini diledi. Mesela sevgili kardeşinin ölüm haberi gibi...

Hızla ortak salona girdiğinde Clifford ailesi çoktan buradaydı. Ve Ashton Irwin de. Rhoslyn' in Ejderha Prensi' nin yanında olduğunu öğrendiği andan beri gitmekten vazgeçmişti.

Michael' ın yanına geçip "Neler oluyor?" diye sordu.

Üvey kardeşi ona bakmadan "Güneye giden muhafızlar geri döndü." diye fısıldadığında Laurie' nin merakı artık bedenini yakmaya başlamıştı.

Kendisinden pek de bir farkı olmayan Ashton' a baktı. O sadece Laurie' den katlarca fazla bir öfkeye sahipti ve bu öfkeyle her şeyi parçalayacakmış gibi bir duruş sergiliyordu. Ortak salonun kapıları Irwin' i izlemeye devam ederken açıldığında içeriye iki muhafız girdi. Birinin elinde kan lekeleri olan bir çuval vardı ve salondaki tüm meraklı gözler o çuvala kaymıştı. Muhafızlar Lord Clifford' u selamladılar. Sesleri titriyor, gözleri kocaman, vasat bir haldeydiler. Korku krizine girmişler gibi.


"Sör Yue nerede?" diye sordu ilk olarak Lord Clifford.

Elleri titreyen muhafız çuvalı hafifçe yukarı kaldırdı. "Bunu. Bunu hediye gönderdi."

"Göster!" diye bağırdı Ashton Irwin. "Görmek istiyorum."

Muhafız çuvalı ters çevirdiğinde Sör Yue' nin kafası yere düştü ve mutlak bir sessizlik salonu kapladı. İnsan kafası öyle kötü bir haldeydi ki artık Sör Yue gibi görünmüyordu. Laurie' nin bundan midesi bulandı ama gözlerini o iğrenç kanlı et parçasından da çekmedi.

Bu sessizlikten sıkılmaya başlayıp artık birinin konuşmasını umarken Ashton Irwin' in çıldırmamış olması ne kadar da garip gelmişti o an. Oysa Laurie onun delirerek etrafına saldırmasını beklemişti. Ashton Irwin bunun yerine sadece "Her şeyi anlat." diye fısıldadı gözlerini et parçasından çekmeyerek.

"Sizin sözlerinizi ona aynen söyledik. O... ilk önce güldü. Hiç beklemediğimiz bir anda da Sör Yue' nin başını aldı. Sonra... Sonra kuzeyi tehdit etti. Sizin gibi."

Ashton sustu. Muhafızın gözlerinin içine bakıyordu.

"Lordum, canavarları kendi gözlerimle gördüm. Onlar uçarken yaşamamız imkansız."

"Öyle mi düşünüyorsun?" dedi Ashton Irwin. "Sizi aptal korkaklar!" Ashton muhafızın yanına varıp yüzüne bir yumruk attığında muhafız yere yığıldı.

Vurmaya devam edecekti ki Lord Clifford "Lordum, lütfen yapmayın." demesi üzerine Ashton muhafızı bırakıp Lord Clifford' a dönmüştü. Parmağı ile yerdeki başı işaret etti.

"Bunun anlamını biliyorsun değil mi? Bize meydan okuyor. Kuzeye! Derhal hazırlıklara başlayacağız."

"Ama krallığın izni-"

"Ah emin ol krallık da bizimle olacak. Bugün krallığa doğru yola çıkacağım."

"Lord Ashton," dedi Lord Clifford. Bu fikre sıcak bakmadığı yüzünden belliydi. "Ejderhalara karşı savaş açmak iyi bir fikir olmayabilir. Geçmişte aldığımız kayıpları hala düzeltmeye çalışıyoruz ve-"

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin