XXIX| between fireflowers

1.9K 139 33
                                    

RHOSLYN


Ashton Irwin, Zayn' i dizlerinin üzerine çöktürüp boğazına kılıcını dayadığında dehşete kapılan Rhoslyn şaşkınca o ikisine bakakalmıştı. Ashton ejderhayı devirmişti. Ashton kazanmıştı. Ve bu kuzey insanlarının neşeli çığlıklarını ardında getirmişti.

Kılıcı Zayn' in boynundan geri çeken Ashton kibirli bir şekilde ellerini havaya kaldırdı ve insanların tezahüratlarını daha da ateşlemek için ellerini salladı. Ayağa kalkan Zayn geldiği yöne gidip kalabalık insanları ittirerek kendine yol açmış ve sonra gözden kaybolmuştu. Rhoslyn onun arkasından gitmek isterdi. Hiçbir şey yapmadan burada oturmak gözlerinin dolmasına sebep olduğunda Zayn' in yenildiğine hala inanamıyordu. Ashton' un da kılıçta çok yetenekli olduğunu kabul ediyordu fakat hayatında gördüğü hiç kimse Zayn kadar iyi değildi, olamazdı.

Yaver, elindeki kırmızı karanfillerden yapılma tacı Ashton' a verdiğinde Ashton gülümseyerek nişanlısına bakmış ve oturduğu sekiliğe doğru ilerlemişti.

Hemen yanında oturan annesi "Yanına git." diye fısıldadı ve memnuniyetle Ashton' u alkışlamaya devam etti.

Ashton Irwin sekiliğin önüne durarak üçüncü basamakta oturan Rhoslyn' e doğru karanfil tacını uzattı. "Benim dünyamda güzelliğin ve aşkın kraliçesi sensin tatlı sevgilim. Lütfen bu tacı sana takmama izin ver."

Rhoslyn yerinden bile kıpırdamadı. Duygusuz gözlerini nişanlısının gittikçe sabrı tükenen yüzüne sabitlerken çevredeki insanlar da sessizleşmiş ve Rhoslyn' in neden aşağıya inip nişanlısının uzattığı tacı almadığını sorgular olmuştu. Fısıltılar artmaya devam ederken Ashton' un gülücüğü soldu ve yerini patlamaya hazır bir öfkeye bıraktı. "Yanıma gel güzelim." demişti sertçe.

Rhoslyn ayağa kalktı ve güçlü bi şekilde basamakları inip Ashton' un karşısına geçti. Gözlerini genç şövalyeden ayırmadan elindeki karanfil tacı aldı ve yapacağı şeyin başına ne gibi belalar açacağını düşünmeden tacı iki parçaya ayırdı. Dağılan çiçek parçalarını yere attıktan sonra hiçbir şey söylemeden insanları geçti ve Ejderha Kalesi' ne girebileceği en yakın kapıya doğru ilerledi. Birkaç tokat yemek, ellerindeki o boktan tacı takmaktan daha iyi.

Odasına girdiğinde kapısını hızlıca kapattı ve kendini yatağına atarak tuttuğu gözyaşlarını serbest bıraktı. Rhoslyn sürekli üzgün olmaktan yorulmuştu. Mutluluğun ne olduğunu unutalı öyle çok zaman olmuştu ki... Zayn' in yanında huzurlu olup gülümsemesine rağmen aslında hiç mutlu değildi ve ruhu her geçen zaman biraz daha kedere boğuluyordu. Aklında çoğu zaman ölme fikri vardı. Bir şekilde ölmek. İstemediği bir hayatı yaşamak yerine genç yaşında ölmek ona daha mantıklı geliyordu ama bunu yapacak cesareti henüz kendinde bulamıyordu.

Arkasından Ashton' un gelip kendisine hesap sormasını beklemişti ama Ashton gelmedi. Babası ya da annesi de öyle... Ve bu Rhoslyn' i daha çok korkuttu çünkü böyle bir şeyin olması hiç de normal değildi. Ya da hiçbir şey yapmayacaklardı belki de? Olamaz mıydı? Gergin bir şekilde yatağından kalkıp dolabının üzerindeki saç fırçasını aldı ve gayet düzgün olan saçlarını fırçalamaya koyuldu. Bunu ne kadar süre yaptığını bilmiyordu ama fırçanın sapını tutan parmakları acımaya başladığında tekrar gözyaşı dökmüş ve yaşadığı bu duygu karmaşaları yüzünden bulanan midesi rahat durmamıştı. Rhoslyn içinde ne varsa kustu. Başı dönüyordu. Elleri acıyor ve durmaksızın ağlıyordu. Bir şekilde Darra' yı odasına çağırdı ve genç kız etrafı hızlıca temizledi. Rhoslyn' in üzerine daha rahat kıyafetler giymesine yardım ederken "Üstat Walter' ı çağırmamı ister misiniz leydim?" diye sormuştu kız endişeyle. "Hasta görünüyorsunuz. Size yardım edebilir."

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin