L| together

1.6K 168 131
                                    

CALUM

Becerdiği yaver çocuğa doğru kendisini son kez daha ittirdikten sonra içinden çıktı ve pantolonunu toparladı. Çocuğun ilki olduğu için pek fazla zevk alamamıştı Calum. Yine de bu bokluğun içinde idare eder.

Yaver çocuk pantolonunu toparlarken "Adın ne?" diye sormuştu.

"Jo, lordum."

Lordum. Calum bu kelimeye hala alışmaya çalışıyordu. Babası o gece öldüğünden beri hanenin başında olan kendisiydi. Aslında bundan memnundu, babasının ölmesinden yani. O lanetli yaşlı adam, iğrenç esprileri ile kudretli Hood Hanesi' ni rezil etmekten başka bir işe yaramamıştı. Hoodların başına Calum gibi bir savaşçı yakışırdı. Onun kadar güçlü, onun kadar cesur ve yakışıklı.

"Dinle, Jo. Bu mesele eğer kulağıma gelirse sana neler yapabileceğimi tahmin edebiliyor musun?"

"Asla kimseye söylemeyeceğim lordum."

"Güzel. Yarın sabah tekrar gel fakat gelmeden önce bir banyo yap."

Çocuk kokuyordu.

"Emredersiniz lordum." Jo dışarı çıktıktan hemen sonra Calum üzerini toparlamaya devam etti.

Erkeklere ilgi duyuyordu, evet. Fakat lanetli babası David Hood ölmeden önce kendisini bir şekilde evlendirmeyi başarmıştı. Çünkü oğlunun hayatını daha da çukura gömmeliydi.

Uzun Yay Kalesi' nde kalan karısı Cindy, diyarın en güzel kızlarından birisi olsa da Calum ona karşı bir parmak kadar ilgi duymuyordu. Ve artık bir lord olduğuna göre varisi de olmalıydı ama bu nasıl olacaktı hiçbir fikri yok.

Kılıcını kemerine astıktan sonra çadırından cesur adımlarla dışarı çıktı. Çevredeki diğer çadırlar adeta araziyi süslüyor, etrafta dolanan askerler birbiriyle şakalaşıyor, içki içiyor ya da yemek yiyordu.

Burada olmaktan nefret ederdi. Kendi kalesinde oturup etrafa emir dağıtması gerekirken burada Viking sorunları ile uğraşmak... Bir gün ansızın uyanmış ve üstadın getirdiği mektuptan krallık emrini görmüştü. Kalesindeki yüz sağlıklı adamla birlikte orduya katılmış ve bir an önce bu Viking sorununun bitmesini dilemişti. Beyaz Kale onlarda olduğu sürece bu imkansız gibi görünüyor. Beyaz Kale gibi bir yapı hileler dışında sadece kuşatma ile ele geçirilebilirdi ve kuşatma çok, çok uzun bir zaman alan olaydı.

Ashton' un çadırına doğru yürürken çevredeki askerleri izledi. Adamlar dinç ve güçlüydü. Ancak karşılarına Ragnar Lothbrok gibi gerçek, savaşçı bir Viking çıktığında ne kadar dayanabilirlerdi emin olamadı. Onun hakkında hikayeler duyuyordu bazen. Beyaz bir ayının postunu giyer ve örgüler halinde beline kadar uzayan sarı saçları kış rüzgarlarında savrulurmuş. Onun için halkın adamı diyorlardı. Halkın yanında olan, halkın lideri, halkın destekçisi.

Bunlar krallık için iyi şeyler değildi. Bir krallığın yanında halk her zaman zayıf olmalıydı. Ama içlerinden bir lider çıkar ve halk da güçlü olur ise işte o zaman kaos başlardı.

Ve Ragnar Lothbrok halk arasında gün geçtikçe daha da yükseliyordu.

Ashton Irwin' in çadırına girdi. Arkadaşını sırtı ona dönük olacak şekilde masanın üzerindeki haritayı incelerken bulmuştu. Yanında Lord Kumandan Ramin vardı ve Lord Ramin, Kuzey Ordu Kumandanı Tom Hanks' in ölümünden sonra atanmıştı. Sadakatli Tom Hanks kurt kralı öldürüldükten sonra diz çökmeyi reddettiği için kafası uçurulmuştu.

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin