XXIII| peace, feast and dance

2K 159 44
                                    

RHOSLYN

Birkaç saat önce gerçekleşen karşılama merasiminden sonra insanlar kalacakları odalara götürülürken Rhoslyn de kimseyle konuşmamaya çalışarak aradan sıvışmış ve odasına kaçmıştı. Elbette kendisini öldürmek isteyen gözler görmüştü yine ama o gözlerin varlığına kısmen alışmıştı artık. Onun bir parçası olmuştu.

Odasından bir daha hiç çıkmamıştı. Darra' nın gitmesini ve kendisi emredene kadar da asla bu odaya ayak basmamasını istemişti. Kimseyi görmek istemiyordu. Belki Zayn hariç... Fakat onun da nerede olduğundan hiçbir fikri yoktu. Ashton Irwin' e dolaylı yoldan öldürme tehditi savurduktan sonra ortadan kaybolmuştu.

Daha kötüsü gün batımında gerçekleşecek olan büyük ziyafete gidecek olmasıydı. Rhoslyn' in istediği son şey bile değildi bu. Ama kendisinin orada olması gereken esas kişilerden birisi olduğunun da farkında, buna mecburdu. Birkaç gözyaşı daha döktü. Uzun zamandır ağlıyordu ve buna rağmen gözyaşları hiç bitmiyordu. Sanki içinde sonsuzluğa uzanan bir nehir vardı.

Odasının kapısı açıldığında "Darra henüz gelmeni istememiştim." diye söylendi öfkeyle.

"Kalk."

Gelen kişi hizmetçi değil, Lord Daryn Clifford' du. Rhoslyn' in babası ve lordu. Yataktan nasıl çıktığını bilmiyordu. Başı dönmüş ve neredeyse kusacak gibi olmuştu ama kısa sürede kendini toparlamayı başardı.

Babasının karşısında hafifçe eğildi. "Özür dilerim baba. Senin geldiğini bilmiyordum."

"Yaklaş."

Korku dolu küçük adımlar ile babasının tam karşısında geçti. Cesaret edip lordun yüzüne baktığında ise karşısındaki mavi gözlerin birer buz parçası olduğunu gördü. Küçük bir an, gördüğü son şeyin bu sonsuz maviliğin olacağını düşünmüştü. Babası ona öyle sert bir tokat atmıştı ki, kendisini yerde buldu ve öleceğini sandı.

"Kalk." Rhoslyn ayağa kalktı. Ve babası ona bir tokat daha attı.

"Yaptıklarını görüyor musun?" Rhoslyn ayağa kalkamadı. Başı, aldığı darbelerden dolayı dönüyordu.

"Beni rezil ettin. Kralıma, krallığıma tüm bu ejderhalara karşı ailemizi, soyu ilk insanlara kadar dayanan Clifford Hanedanı' nı, yerin dibine gömdün. Şimdiyse senin yüzünden buradayız. Ejderhaların kucağında. Senin yüzünden burada suikasta kurban gidebiliriz. Senin yüzünden tekrar savaş çıkabilir. Senin yüzünden Kuzey Krallığı tarihin sayfalarına gömülebilir. Ve senin yüzünden tüm diyarımız alevlerin içinde kül olabilir. Şimdi söyle: Yaptıklarını görüyor musun?"

"Görüyorum."

"Kalk." Rhoslyn çabaladı ve ayağa kalktı. Artık ağlamıyordu. Vücudunda dolup taşan tek şey korku değil, saf bir öfkeydi. Her şeye karşı büyük bir nefret.

"Pişmanlık duyuyor musun?"

"Geçmişe dönebilseydim o lanetli soğuk yerden ve herkesten tekrar kaçardım."

Bir tokat daha. Bu sefer sadece başı yana savruldu. Dudaklarını birbirine bastırıp yüzsüzce mavi gözlerini tekrar babasının buzlarına dikti.

"Beni Irwinlere hayvan gibi verdin."

"Sen kim olduğunu sanıyorsun ki?" dedi babası aşağılarcasına. "Evliliğine söz hakkın olduğunu düşünecek kadar hayalperest olman üzücü... Sen benim adımı ve kanımı taşıyorsun Rhoslyn Clifford. Sen benim kızımsın. Kimle evleneceğine benden başka kimse karar veremez."

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin